Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

24 Ekim 2011 Pazartesi

HAVA KİRLİLİĞİ VE KÜRESL ISINMA


HAVA KİRLİLİĞİ VE KÜRESEL ISINMA

Bir şahsın yaşadıkça memnun ve mutlu olması için lazım gelen şey, kendisi için değil, kendisinden sonra gelecekler için çalışmasıdır.
M.Kemal ATATÜRK



Engin ALGÜL

TMMOB
Makine Mühendisleri Odası
İstanbul Şubesi
13. Dönem Yönetim Kurulu Başkanı

İBB Teknik İşler (E) Müdürü


Uzman Bilirki

İÇİNDEKİLER

SUNUŞ :

1.HAVA KİRLİLİĞİ

    2.KÜRESEL ISINMA
         2.1. Küresel Isınmanın Nedenleri
         2.2. Küresel Isınmanın Günümüzde Görünen Sonuçları ve            
                Gelecekteki Etkileri
         2.3. Küresel Isınmanın Gelecekte Türkiye’de  Etkileri
         2.4. Türkiye’de Sera Gazı Emisyonu
         2.5. Kyoto Protokolu
         2.6. Küresel Isınmaya Karşı Önlemler
Dünyada Fosil Yakıt Kaynaklı Karbon(C) Salınımı















SUNUŞ

Sağlıklı bir toplumsal yapının temel koşulu, güvenli insan ilişkileri ve
Gelir dağılımında eşitliğin yanında doğal, kültürel ve estetik çevrenin korunmasıdır.

Çevre sorunu; daha iyi bir çevre ile daha çok üretim, yâda bugünkü kuşakların gereksinimleri ile gelecektekilerin gereksinimleri arsında bir karar verme sonucudur.       
                     
Ulusal kaynakların ülke çıkarlarına uygun değerlendirilememesi ve çevre duyarsızlığının, uluslar arası alanda ki işbirliği ve barışçıl diyalog eksikliği ile birleşmesi; Çevre Sorunlarının tehlikeli boyutlara ulaşmasına neden olmaktadır.  

Gerekli önlemlerin zamanında alınmaması, sorunun çözümünü her geçen gün daha da zorlaştıracaktır. Bu amaçla ayrılacak kaynaklar, toplumun refah ve mutluluğunu engelleyecektir.

Özellikle günümüzün gelişme sürecindeki ülkelerinin; bu türden yapacakları harcamalar tutarı, silahlanma amaçlı ayrılan kaynaklarla boy ölçüşebilecek duruma gelebilecek olması, konunun nedenli öneme haiz olduğunu göstermektedir.

Bu çalışmada, en önemli çevre sorunu “KÜRESEL ISINMA”  genel bir bakış açısı ile incelenmiş, gerek ulusal gerekse   uluslar arası kaynaklı (nedenli) sorunun çözümü için; bilim ve teknolojideki olağanüstü gelişmeler ve ekonomilerin uluslar arası araştırılması göz önünde tutularak; Çağdaş Çevre yaklaşım ve anlayışıyla, oluşturulabilecek Strateji ve Politikalara değinilmiştir.

1 1.HAVA KİRLİLİĞİ

Bilimsel olarak, hava kirliliği ; toz,kül,is,duman,sis,buhar,gaz v.s.gibi,insana ve doğadaki diğer canlı,cansız varlıklara zarar veren atmosferdeki tüm kirleticilerin varlığı olarak tanımlanabilir.

Yakın Çevredeki,yakma sistemlerinden oluşan “Birincil Kirleticiler” ile Uzak çevrede     oluşan “İkinci Kirleticiler” in toplamı bir bölgede  ki “Hava  Kirliliğini”  oluşturur.
Dünyada zaman,zaman ölümcül boyutlara ulaşan hava kirliliğinin ülkemizdeki önemi,su ve toprak kirliliğine nazaran yeni kavranmıştır.

·        Konut
·        Sanayi
·        Enerji
·             Ulaşım ( Bkz : http://ulasimkaynaklicevresorunu.blogspot.com/ )
sektörlerinde kullanılan yakıtlar ve bunların yakma   sistemleri aracılığıyla oluşan emisyonlar ,hava kirliliğini oluşturan en önemli faktördür.

Atmosfer kirleticilerinin en önemlileri
·        Co veCo2  (Karbon monoksit ve Karbon dioksit)
·        Hidrokarbon lar ve bunlardan türeyen Aldehit ve Keton lar
·        Azot oksitleri No ve No2
·        Oksidan lar (O3 ,PAN,Peroksitler)
·        Yapısında halojen (Cl) bulunanlar
·        Yapısında kükürt bulunanlar(So2,H2S,So3,H2So4)     
                                                                      

Tozlardan gazlara atmosfer kirleticilerini oluşturan en önemli iki kaynak; “Sanayi” ve "Ulaşım” dır.

Ulaşım dan gelen kirlilik, Sanayi,Enerji ve Isınma dan gelen
kirlilikler  toplamından daha fazladır.

Örneğin ABD verilerine göre, orijinleri itibarıyla hava kirliliği oranları şöyledir.
·                     Ulaşım  % 60  (Bkz: http://ulasimkaynaklicevresorunu.blogspot.com )
·                     Sanayi  % 17
·                     Enerji    % 14
·                     Isınma   %  9                                                             

Ulaşım dan gelen kirlilik;                                                                        
trafik teki taşıt egzoz gazlarının oluşturduğu kirliliktir. 

Taşıtların oluşturduğu kirlilik;
·  Taşıtların cinsine bağlı olarak yakma sisteminin özelliğine
·  Sıyırma ve filtre sistemlerinin özelliklerine
·  Taşıtların yaşına ve bakım koşullarına
·  Kullanım yeri ve o andaki meteorolojik koşullara
·  Alışkanlıklara

bağlıdır.

Kalitesiz yakıtların kullanılması ve tam yanmanın gerçekleşmemesi sonucu, atmosfere salınan kükürt dioksit, azot dioksit ve partiküllerin oluşturduğu asit yağmurlarının, canlıları ve kültürel varlıkları olumsuz yönde etkilemesi yanında ileri ki aşamalarda, karasal yapı ve suların yaş ve kuru çökeltme yoluyla kirlenmesine neden olur ki, bu da bir çevre kirliliğidir.

Günümüzde Kent içi Ulaşım sorunu, trafikteki araç hızlarının düşmesi ve duraklamalara bağlı olarak egzozlar aracılığıyla atmosfere salınan karbon monoksit (Co) miktarı artar. Gerek atmosferdeki karbon monoksit (Co) gerekse Ozon tarafından oksitlenerek kuvvetli bir zehir haline dönüşen Aldehitlerin,öncelikle insan sağlığı üzerinde ölümcül sonuçlara varabilen etkileri, konunun nedenli bir öneme haiz olduğunu  göstermektedir.
            
Enerji tesislerinden çevreye yayılan ısı,atmosferde sera etkisine yol açan karbon dioksit gazının artmasına neden olmaktadır.

Karbon monoksit (Co) ve  Kurşun (Pb) ,Çinko (Zn) ,Kadmiyum (Cd) gibi ağır metaller, Hidrojen klorür ve Hidrokarbonlar ikinci derece hava kirleticileridir.

Birçok kirlilik şeklinde olduğu gibi,Hava Kirliliği de siyasi sınır tanımaz, meteorolojik koşullar yardımıyla oluştuğu ortamdan çok uzak mesafeler de etkili olur. 

2. KÜRESEL ISINMA

Bilindiği üzere, Havadaki diğer gazlardan daha ağır olmaları nedeniyle yeryüzüne daha yakın bulunan karbondioksit gazı (CO2) ile türevleri diğer gazlar ve tozlarla birleşerek belirli bir yükseklikte yeni bir kitlenin oluşmasına yol açmaktadır.

Güneşle dünya arasına giren bu yapay tabaka enerji döngüsünü ve dengesini bozarak yeryüzündeki iklim koşullarını değiştirmektedir.

Bunun iki temel sonucu vardır: yeryüzüne gelen ışınların atmosfere yansıması, yapay tabaka nedeniyle engellenmekte ve dünya ısısı artmakta, dünyaya daha az güneş enerjisi gelerek dünya ısısı soğumaktadır.

Bir başka değişle; söz konusu yapay tabaka , güneşten gelen ışımanın (Radyasyonun)  dünyaya çarpıp yansıdıktan sonra bir yandan  uzaya gidişini engellemekte ve diğer yandan da  bu ışıma da ki  ısıyı soğutarak yerkürenin ısınmasına yol açmaktadır.

Bu nedenle yeryüzündeki kara parçaları ve denizler canlıların yaşamasına olanak verecek şekilde ısınmaktadır. 
İşte bu etkiye “SERA ETKİSİ” diyoruz.

Küresel Isınma ise;bu sera etkisinin artışı demektir.
Bu etkinin artışı çeşitli şekillerde olmakla birlikte, bizi ilgilendiren en büyük etken, atmosfere salınan Karbon türevi ve  “Sera Gazları” dır.

Bugün için bilim çevrelerinde küresel ısınmada başrol; atmosferdeki karbondioksit oranının artmasına bağlanmaktadır.
Her ne kadar atmosferdeki karbondioksit; yeşil bitkilerin fotosentez olayında ve litosfer yüzeyinde suda çözünmesi ile atmosferden çekilmekte ise de, bu mekanizmaların kapasitesinin üzerinde karbondioksit salınımı, dünyamız üzerinde sera etkisi yaratmaktadır.

Sera gazları dolayısıyla gezegen yüzeyindeki ortalama ısının artması, buharlaşmanın artmasına yol açar. Bu ise atmosferde daha fazla su buharı, yani bulut oluşmasına yol açar.

Bulutlar, güneşten gelen radyasyonun bir bölümünü dış uzaya yansıtırken bir bölümünü soğurarak ısınırlar, bir bölümünü de yeryüzüne geçirirler.
Litosfer ve hidrosfer e ulaşan bu radyasyonun da bir bölümü soğurularak ısınmaya yol açarken bir bölümü dış uzaya yansır.

Dış uzaya yansıyan radyasyon yeniden bulut kütlesi ile karşılaştığında, aynı olaylar yaşanır, yansıtılır, soğutulur, dış uzaya kaçar.

Bu mekanizma, su buharı dışındaki sera gazlarının atmosferde artması sonucu bulutların sera etkisini artırmakta, küresel ısınmaya yeni bir katkıya yol açmaktadır.

Su buharı ; diğer sera gazlarından farklı olarak güneşten gelen radyasyonun şiddetine ve gezegenin ortalama ısısına göre sabit olan bağlı bir değişkendir. Dolayısıyla küresel ısınma konusunda pasif etkiye sahiptir.

Karbon Dioksit (CO2) , Metan (CH4), Diazotmonoksit (N2O) , Kloro-floro karbon (CHC-11) , Hidro-floro-karbon-23 (HFC-23) , Perfloro-metan (CF4 İnsan etkinlikleriyle olusan temel sera gazlarıdır.

Küresel ısınma; son 50 yıldır saptanabilir duruma gelmiş ve önem kazanmıştır. Dünya'nın atmosfere yakın yüzeyinin ortalama sıcaklığı 20. yüzyılda 0,6 (± 0,2) °C artmıştır.
İklim değişimi üzerindeki yaygın bilimsel görüş, "son 50 yılda sıcaklık artışının insan hayatı üzerinde fark edilebilir etkiler oluşturduğu" yönündedir.

2.1. KÜRESEL ISINIMANIN NEDENLERİ

·      Doğaya salınan sera gazı miktarının artmış olması
Bugün için bilim çevrelerinde küresel ısınmada başrol; atmosferdeki karbondioksit oranının artmasına bağlanmaktadır.

Karbondioksit ; yoğun volkanik etkinlik sonucu ya da insanlar tarafından fosil yakıtların yakılmasıyla yoğun olarak atmosfere salınabilir.
İnsan gibi pek çok canlı da yine havadan aldığı Oksijeni (O2) solunum organlarında Karbon ile birleştirip Karbon Dioksit (CO2) olarak atmosfere salmaktadır.

Karbon (C)  elementi ve türevleri hemen hemen bütün canlıların yapısında,atıklarında  bulunmakta  ve  yaşam süresi sona ermiş bulunan canlılar (fosiller) bile bu elementi taşımaktadırlar. Kömür, petrol gibi yer altı kaynakları da birer fosilleşmiş yakıt ve enerji türleridirler.

1750’lerde başladığı kabul edilen Sanayi Devrimi ile birlikte kömür ve petrol gibi yakıt ve enerji hammaddelerinin kullanımı da yaygınlaşmış, 20. yüzyıl sonlarında ise en üst düzeye ulaşmıştır. Ayrıca elektrik enerjisinin insan kullanımına sunuluşu ile elektrik santralleri de kömür, petrol ve doğal gaza dayalı olarak yapılmağa başlanmış, bu süreç sonucunda doğaya oldukça büyük miktarda karbon gazı salınmıştır.

Son yıllarda yine Metan ve Kloro-Floro Karbon gazı üreten aygıtlar icat edilmiş ve bilinçsizce kullanılmıştır. Buzdolabı, kuru temizleme makinaları, tıraş köpüğü ve koku giderici -deodorant sprey denilen- fıs-fıslar ise bir kâbus gibi atmosfere salınan sera gazları etkisinin artışına yol açmıştır.

Bu etki şu anda bile öyle büyük boyutlardadır ki, bilim adamlarına göre son 10.000 yıldaki sıcaklık artışı yalnızca 2 derece olduğu halde, 20. yüzyılda 2-4 derece ısı artışı olmuştur. Gerekli önlemler alınmaz ise 21. yüzyıl sonunda ise bu artışın 1.1 ile 6.4 dereceye kadar ulaşacağı öngörülmektedir.  

·        Yeryüzü  ormanlarının tahrip edilmiş olması.
Yeryüzündeki ormanlar ve bitki örtüsü Küresel Isınıma karşı önemli bir sigorta görevi üstlenmiştir. Bitkiler atmosferde bulunan Karbon gazını emerek büyümekte, hattâ yerine Oksijen gazı üretmektedirler. Böylece hem hava temizlenmekte, hem insanlar ve diğer canlıların solunumu kolaylaştırılmakta, hem de Küresel Isınım süreci geciktirilmektedir.

Dünyanın akciğerleri olan ve yaşamın en önemli kaynaklarından biri olan ormanların tarım ve yerleşime açılması veya global ısınma sonucu yangınlarla yok olması iklim değişikliklerini hızlandırmakta ve eko-sistemi geridöndürülemez bir biçimde yok etmektedir.

Son 200-300 yılda  dünyadaki ormanlar ve bitki örtüsü (Flora) önemli ölçüde azalmıştır. Bunun en büyük nedeni de yine insanların verdiği zararlardır. Önceleri yalnızca ısınmak ve mobilya türü eşyalar yapmak için ağaçlar kesilirken daha sonraları nüfusun da hızlı artışıyla ekilecek arazi elde etmek, yerleşim birimleri ve fabrikalar kurmak için ağaç ve orman tahribatı hızlanmıştır. Bu da yine Sanayi Devrimi’nin ve hızlı nüfus artışının sonuçlarından birisidir.

·         Güneşin yaydığı radyosyon miktarının artmış olması.
Küresel Isınımın nedenlerinden birisi de son 60 yıldaki güneşin yaydığı radyasyonun hızla yükselmeğe başladığı ve bu durumun dünya çapında sıcaklıkların artmasına yol açtığıdır. Güneş üzerinde bulunan ve “Güneş lekesi”olarak bilinen manyetik bölgeler hakkındaki yüzyıllar öncesine ait bilgileri karşılaştıran bilim adamları, son yüzyılda bu lekelerin sayısının önemli ölçüde arttığını da kaydetmektedirler.  

·        "Gamma Işıması Patlamaları"
1960'lı yıllarda başlayan "Gamma Işıması Patlamaları" küresel ısınmaya neden oluyor olabilir. Bu patlama ışımaları çok yüksek enerji ve radyasyon yayarak sadece Dünyamızı değil, Güneş'i, Güneş Sistemimizi ve yakın uzayımızı etkilemektedir.
Gamma Işıması Patlamalarının etkisiyle daha da ısınmakta olan dünya iç çekirdeği de atmosfere salınmakta olan  " iç çekirdek kaynaklı gazların ” çıkışını arttırmaktadır.
·        Ozon tabakasının incelmiş ve delinmiş olması.           
Dünyadaki yaşamın en önemli kaynaklarından biri olan atmosferdeki Ozon (O3) tabakasında atmosferse salınan sera gazları nedeniyle olşan  incelme ve delinmeler; güneşten gelen ışınların hem doğrudan hem de daha yüksek enerjiyle yerküreye ulaşmasına neden olmaktadır.

Küresel Isınmanın sonucu olan  bu durum; aynı zamanda döngüsel olarak küresel ısınmanın hızlanma nedenlerinden birisidir.

Amerika kıtasının  yüz ölçümünün üç katı büyüklüğünde ki Ozon tabakasındaki delik, güneşten gelen zararlı ışınların yeterince emilmemesi , kanser vakalarının çoğalmasına neden olmakta ve dünya ısısını yükselterek iklimleri değiştirmekte, buz dağlarını eritmekte, tüm yer küreyi tehdit eden geri dönüşümsüz zararlara neden olmaktadır.

·        Doğal alanların tarım ve yerleşime açılması , Doğal olmayan yöntemlerle tarım ve hayvancılık yapılmış olması.
Doğal alanların tarım ve yerleşime açılması, iklim değişikliğinin yoğunluğunu artırmaktadır ve bu nedenle hassas eko-sistemler ve biyolojik çeşitlilik olumsuz yönde etkilenmektedir.
Küresel Isınmanın bir diğer nedeni de tarımdaki gelişimler olup, doğal olmayan yöntemlerle tarım ve hayvancılık yapılmış olması sera etkisinı attırmıştır.

·        Tundralarda  Metan gazının açığa çıkmış olması.
Küresel Isınımanınn hem sonucu, hem nedeni olarak; geçtiğimiz yılllarda  ortaya çıktı. Rusya’nın kuzeyinde buzlarla örtülü tundralardaki buz katmanlarının eriyişi sonucunda yine Karbon türevi olan Metan gazı açığa çıkmağa başladı. Avrupa kıt’asının yaklaşık üçte biri büyüklüğündeki bu alanda meydana gelen olağanüstü değişiklik ürkütücüdür.  Çünkü bu etki Küresel Isınımın hem sonucu, hem de süreci hızlandırıcı ve üstelik tetikleyici bir oluşumdur.

2.2. KÜRESEL ISINIMANIN GÜNÜMÜZDE GÖRÜLEN SONUÇLARI ve
GELECEKTEKİ ETKİLERİ

Küresel Isınma nedeniyle Ormanlar yok oluyor:                         

Küresel ısınma sonucu yağışların azalması, sıcaklık ortalamaların yükselmesi kuraklık şiddetinin artması, hem orman yangınlarını tetikleyecek hemde mevcut orman alanlarının yayılışını ve kendini yenilemesini kısıtlayacaktır. 

Orman yangınlarının artması dünyadaki oksijen dengesi üzerinde ters etki yapacak buda canlılar için çeşitli hastalıklara sebep olacaktır.

Ormanlar içerisindeki biyolojik çeşitlilik olumsuz etkilenecek, canlılar bir noktadan sonra yaşam alanlarını ya terk etmek zorunda kalıcak yada kaybedecektir.

Brezilya’nın araştırmalarına göre, dünyanın akciğeri sayılan Amazon’un 2003 yılında rekor düzeyde ormanlık alan yitirdiği görülüyor. Büyüklüğü 4.2 milyon kilometrekare olan Amazon ormanlarının şimdiye dek yüzde 20’si yok oldu. Orman yangınlarının artmasıyla , kül ve duman kurumu artacak, çölleşme sonucu ortamdaki toz miktarı yükselecektir.

Küresel Isınmanın Su kaynakları üzerine etkileri:                        Isınmayla birlikte okyanus ve denizlerden daha fazla su buharlaşacak ve dünya daha rutubetli olacaktır.Bu da yağışların artmasına neden olacaktır. Kıtalar üzerine düşen yağış miktarı son yüzyıl içerisinde %1’lik bir artış göstermiştir.                                                                                                                            
Küresel iklim değişikliklerine bağlı olarak denizlerde su seviyesi artar buharlaşma daha hızlı olur.Buharlaşmanın artmasıyla yağışlar artarak sel ve toprak kaymalarına yol açabilir.

Atmosfer bulunan sera gazlarının artışı asit yağmurlarıyla içilebilir su oranlarında ciddi azalmalara yol açacak.İçme sularındaki bu azalmalar ülkeler arası su krizlerine yol açacak savaşların çıkmasına yo açacaktır.Kullanılabilir su oranının düşmesi ekonomiyi de olumsuz etkileyecektir.

Çok yağış olan yerlerde hızlı yağışlardan dolayı akarsuyun debisi hızlanacak az yağış alan yerlerde su kaynaklarının yetersizliği ortaya çıkacaktır.
Küresel ısınma sonucu su kaynaklarında meydana gelen azalmaların çeşitli yan etkileri olucak; iklim değişmelerine yol açacak ,tarımsal faaliyetleri olumsuz etkileyecek ,enerji potansiyelini düşürecek ve bu olayların sosyal ve ekonomik olumsuzluklar ortaya çıkacaktır.
Gerek sıcaklık artışı sonucu evapotranspirasyonun (terleme ve buharlaşma) artması ve gerekse yağışlardaki azalma ve yağış rejimindeki değişiklikler bir çok bölgede kuraklık riskini arttıracaktır.
Ulusal büyümede yavaşlama, finansal kaynak bulmada zorluk, kredi riskinin artması, yeni ve ek su kaynaklarının pahalılaşması, üretimdeki düşüşe bağlı işsizliğin artması, ve vergi gelirinde kayıplar ortaya çıkacaktır.Bu durum kıtlık, yoksulluk, yaşam kalitesinin düşmesi, iç göç ve sosyal huzursuzluk meydana gelir.
Su kaynaklarındaki değişmeler ekosistem içerisinde ki canlıların yaşam koşullarının değişmesine yada bu canlıların yok olmasına sebeb olacak.Buzulların erimesi ,deniz seviyesinin yükselmesi,su biyom alanlarında değişiklikler küresel ısınmanın bir sonucu olarak karşımıza çıkacaktır.Genelde balık türleri sıcak denizlerde fazla mikatrı ise soğuk denizlerde fazladır.Bu noktadan yola çıkarak deniz suyu sıcaklıklarının artması balık miktarlarında değişmelere yol açacaktır.Akarsu su miktarlarında ve rejimlerinde değişmeler görülecek.
Küresel Isınmanın Kıyılar üzerine etkileri:                                           
Deniz seviyesinde görülecek yükselme, birçok kıyı bölgesi yerleşimini olumsuz yönde etkileyecektir. Örneğin deniz seviyesinde meydana gelecek 100 cm’lik bir artışla Hollanda’nın %6’sı, Bangladeş’in %17,5’i ve birçok adanın ya tümü ya da büyük bölümü sular altında kalacaktır. Denizlerdeki yükselme kıyı ekosistemlerinde büyük değişiklikler yaratacak, denizlere yakın alçak düzlüklerde yeni bataklıklar meydana gelecektir.Denizlerin karalar üzerinde ilerlemesi ile oluşacak arazi kayıplarının yanında kıyı erozyonlarında da artışlar görülecektir.
Hollanda kıyılarının 100 yılı kaldı:

Hollanda sahillerinde, zeminin gelecek 100 yıl içinde 40 santimetre dolayında çökmesi bekleniyor.

Küresel ısınma sonucu buzulların erimesi deniz suyu seviyesinin artmasına yol açarak özellikle akarsu ağızlarında bu tuzlu suların tatlı sularla birleşmesi tatlı su rezervini olumsuz etkiler.Yine deniz seviyesine yakın olan yerleşme alanlarında bölgelerin boşaltılmasına yol açacak. 

Kıyı çizgisinin değişmesi bu alanlarda bulunan canlıların yaşam alanlarının değişmesine sebep olacak.Deniz seviyesinde meydana gelebilecek bir cm lik yükselme erozyona bağlı olarak kumluk kıyı şeritlerinde 1 m genişliğinde bir geri çekilmeye sebep olacak.

Kıyı bölgelerde özellikle deniz ticaretinin geliştiği bölgeler için olumsuz sonuçları doğuracak şeklinde değerlendirilebilir.Bu olaylar çok hızlı gerçekleştiği takdirde doğal afet boyutuna ulaşabilir.

Buzullar eriyor:

Küresel Isınım, buzullarıyla ünlü Arjantin’i etkisi altına aldı. Buenos Aires’in 3 bin 200 kilometre güneybatısında bulunan Lago Argentino şehri, bugüne kadar buzullarıyla turistleri kendine çekerken, artık turistler dev buzulların sıcaklığın etkisiyle yıkılmasını izlemek için şehre geliyor.

Grönland eriyor:

Kuzey Yarımküre’nin en büyük buz kütlesi olan Grönland adası, Küresel Isınım nedeniyle eriyor. Grönland kütlesinin eriyişi, düşük seviyedeki sahil şeridinde bulunan yerleşim yerlerinin sular altında kalışına neden olacaktır.

Avustralya'da 2002 yılında şiddetli kuraklık yaşandı.

Küresel Isınmanın Bitki ve Hayvan Türlerinin Yaşam alanları üzerine etkisi:

Küresel ısınmanın etkisiyle hayvanlar ve bitkiler kutuplara ve üst dağlık kesimlere yüksek rakımlara doğru göç edeceklerdir. Ancak, bu göç yollarını tıkayan kentler ya da tarım arazileri ile karşılaşan ve bunları aşamayan bitki türlerinin nesilleri tükenecektir.
Her bitki ve hayvanın yaşamlarını devam ettirebilmesi için uygun sıcaklık değerlerine ihtiyacı vardır.Bu koşulların değişmesiyle birlikte bitki ve hayvanlarda bu değişikliklerden etkilenir.Bitkiler bu noktada kendilerince tedbir alarak uygun sıcaklık koşullarının olduğu bölgelere doğru göç eder.Bu iklim değişiklikleri yada küresel ısınma daha hızlı gerçekleşir ve gereken önlemler alınmazsa bu canlıların bir çoğu bu koşullarda yaşamakta zorlanacak yada yok olacaktır.
Küresel ısınmaya bağlı olarak ortaya çıkan değişmeler hayvanların besin kaynaklarına etki ederek canlıların devamlılığı için bir tehdit oluşturacak.
Ekosistemdeki denge düşünülürse besin zincirinde meydana gelen kopmalar diğer canlıları da etkileyecek tür sayılarında ve çeşitlerinde azalmalar görülecektir.

Balık ve Kuş populasyonunda düşüşler başladı:

Kuzey Pasifik'te somon balığı popülasyonunda, bölgedeki sıcaklığın normalden 6 derece artması yüzünden büyük düşüş görüldü. California kıyılarında binlerce deniz kuşu, denizlerin ısınmasının yol açtığı besin kıtlığı yüzünden öldü.

Şiddetli fırtına (El Nino ve Katrina gibi)

Gücünü suyun buharlaşmasından alan kasırgalar muhtemelen daha da güçlü olacaklardır. El Nino kasırgası önceki yüz yıllık periyotla karşılaştırıldığında son 20-30 yıllık süreçte daha sık, uzun süreli ve şiddetli görülmeye başlanmıştır.Şidetli yağış ve seller ile aşırı sıcak ve soğuklar gibi birçok felâketin nedeninin Küresel Isınma olduğu biliniyor.

Küresel Isınmaya bağlı olarak İklim Değişikliğinin İnsan Sağlığı Üzerine Etkileri

İklim değişikliğine bağlı olarak yükselen hava sıcaklıkları ; ozon, sülfür dioksit, karbon monoksit, nitrojen dioksit, kurşun ve partiküller gibi temel hava kirleticilerinin, şehir merkezlerinde solunan hava içindeki konsantrasyonunu arttırarak insan sağlığını olumsuz etkilemektedir.

Hava kirliliği yaşlılarda solunum hastalıkların artmasına neden olmakta, astım ve alerjileri körüklemekte, kalp rahatsızlıklarını ve bulaşıcı hastalıkları da tetiklemektedir.

Küresel ısınmaya bağlı olarak, büyük şehirlerde ozon seviyesi şiddetli boyutlara çıkacağı, çiçektozu ve polen yoğunluğunun üst seviyelere tırmanacağı tahmin edilmektedir.Polen mevsiminin uzaması da bunlara bağlı hastalıkların artışına neden olacaktır.

Tahminlere göre alarjilerde artış görülecek fakat alerjiler mevsimsel nezlelerle sınırlı kalmayacak. Değişen iklim şartlarıyla oluşan alerjik reaksiyonlar öksürük, hapşırık, burun akması ve göz sulanmasının ötesinde sevimsiz problemlerle görünecek. Mevsime bağlı alerjilerin gitgide daha uzun zaman dilimlerini kapsayacağı da tahmin ediliyor.

Solunum yolları ve pulmoner hastalıkları olanların alerjik reaksiyonları fazlasıyla şiddetli hissedeceği ve oldukça ağır geçirebilecekleri düşünülüyor. 

Şiddetli astım ataklarının, toz ve kurum solumaya bağlı olarak kalp ve damarlar komplikasyonlarının, kardiyak aritmilerinin ve düzensiz kalp atışı gibi sorunların artış göstereceğine kesin gözüyle bakılıyor. Felç ve kalp krizi vakalarında da artış görülmesi bekleniyor.

Bilimadamlarının ortaklaşa vardığı bir diğer sonuç da; üst solunum yolları doktorlarının ve konu uzmanlarının, solunumla ilgili problemlerin iklim değişikliğine bağlı artışından habersiz olmalarıdır.

Son zamanlarda yeni hastalıkların türediği de çalışma sonucu bulgulanan gerçekler arasında. 

Örneğin, sadece Akdeniz ülkelerinde görülen bazı hastalıkların İskandinavya ülkelerinde görülmeye başladığı biliniyor. 
Hava kirliliği ile beraber troposferde radon gazının konsantrasyonunun artması akciğer kanseri hastalıklarını arttıracak, hatta mevsimsel olarak ölümlerin artmasına neden olmaktadır.

İklim değişikliğine bağlı olarak evlerdeki hastalık taşıyan hamam böceği, maytlar vb böcek ve hayvanların yaygınlaşacağı düşünülmektedir.

Bu sonuçlar, Kaliforniya Üniversitesinin Davis Halk Sağlığı Okulundan yürütülen bir çalışmayla bulgulandı. Çalışmaya ABD’nin dışında Afrika, Asya, Avrupa, Hindistan ve  Ortadoğu’dan 10 bilimadamı katıldı. Sonuçlar Proceedings of the American Thoracic Society dergisinde yayınlandı.

Çalışmaya katılan bilimadamları hükümetlerin, Dünya Sağlık Örgütünün ve diğer global halk sağlığı uzmanlarının konuya dikkatle eğilerek yeni kuralların aciliyetle oluşturulması gerektiğini düşünüyorlar. Böylece iklim değişikliğiyle artan hastalıklara maruz kalan hassas ve mudafasız kişilerin sağlığının korunacağı düşünülüyor. Müdafasız grupta yeni doğmuş bebekler, çocuklar ve ihtiyarlar bulunuyor.

Geçtiğimiz yarım yüzyılda, küresel ısınma nedeniyle oluşan iklim değişikliği son zamanlarda kendini daha da çok hissettirir oldu. Hastalıkların artması ve daha da artacağına ilişkin tahminler moral bozucu olsa da, küresel boyutta yeni kural ve uygulamalar getirilerek medikal görevlilerin bu değişiklilerden neler beklemeleri gerektiği anlatılmalıdır.

1995 te Amerika-chıcago daki sıcak dalga 514 ölüme ve 3300 acil vakaya yol açmıştır.


CDC 1998 yılında Florida yangınında astım, bronşit ve göğüs kanseri nedeniyle acile başvuranların sayısında önemli derecede artış olduğunu bildirmiştir.
Küresel ısınma, değişen iklim, artan hava sıcaklıkları ve sevimsiz hastalıklar herkes tarafından çoktandır hissedilmiyor mu?

İklim Değişikliğiyle Artan Hastalıklar, henüz etkilemediyse, pek yakında hepimizi etkileyeceğe benziyor!

2007 Yılının Şubat ayında yayınlanan Birleşmiş Milletler raporuna göre;Dünyada “İklim Değişikliği” yaşanacak

 İlkbahar ve Sonbahar gibi ara mevsimler yok olacak, bu “İklim Değişikliği” nedeniyle doğadaki bitki örtüsü (Flora) ve hayvan toplulukları (Fauna) dengeleri bozulacak, birçok canlı türü yok olacak. Doğal dengeyi kurmak için belki yeni canlı türleri ortaya çıkacak.

- Sıcaklıklardaki 2 C’lik bir artış canlı türlerinin %30’unun yok olma riskini doğuracaktır.

- Sıcaklık 5°C arttığında denizlerin seviyesinin 5 m yükselmesi, bu yüzden kıyı kesimlerde toprak kayıplarının artması ve dünyanın yiyecek stoklarının tükenme seviyesine yaklaşması tahmin edilmektedir.

- Küresel ısınmanın aynı hızda artarak devam ederse 2050 yılına kadar bitki ve hayvan türlerinde kitlesel bir yok oluşa sebep olabileceğini tahmin ediliyor.

Leeds Üniversitesi’nden Profesör Chris Thomas’in Nature dergisinde yayınlanan bir yazısında küresel ısınmanın 2050’ye kadar bitki ve hayvan türlerinde kitlesel bir yok oluşa sebep olabileceği (dörtte birinin yok olma riski) belirtiliyor.

  • iklim değişikliğinin eko sistem üzerinde biyolojik çeşitliliğini etkileyerek,insan sağlığını etkileyeceği ,özellikle astım, alerjik nezle gibi bir kısım solunum sistemi ve kalp damar hastalıklarına bağlı ölümlerde artışa sebep olacağı tahmin edilmektedir.
  • Öte yandan, iklim değişikliği su eko-sistemlerini olumsuz yönde etkilemek suretiyle su kaynaklarındaki biyolojik çeşitliliği ortadan kaldıracağı
  • Artan hava sıcaklığı ve nüfus su talebini artırmakta ve suyun kalitesinin bozulmasına yol açacağı tahmin edilmektedir.
  • Denizlerdeki su akıntıları ve sıcaklık rejimleri değişecek.
    Balıkların göç yolları bozulacak, denizlerdeki bitki ve hayvan toplulukları olumsuz etkilenecek ve birçok tür yok olacak.
  • Yüksek sıcaklıklarla birlikte orman yangınları ile tarımsal hastalık ve tarım zararlılarında büyük artışlar görülecek. Kavurucu sıcaklar ve kuraklık;tarımsal ürünlerin hem çeşidinin hem de miktarının azalışına neden olacak.
  • Kar yağışı giderek azalacak. Hattâ kış mevsimi ortadan kalkacak.
  • Deniz seviyesinde yükselişlerle birlikte kıyı şeridi ve deltalardaki tarım alanları, plajlar ve yat limanları, kullanılamaz hale gelecek, kıyı kentleri sular altında kalacak.
  • İngiltere’de ve Kuzey Avrupa ülkelerinde “Sibirya” soğukları yaşanacak. Buzulların eriyişiyle birlikte Atlas Okyanusu’nda ekvatordan gelen “Gulfstream” sıcak su akıntısı kuzeyden gelen erimiş buzul kütleleri ve soğuk deniz suyu etkisi nedeniyle yok olacak
  • Küresel Isınmanın kuruttuğu bölgelerdeki ülkeler ile su kaynaklarına sahip ülkeler, ellerindeki doğal kaynakları korumak için savaşacaklar, belki de nükleer silâhlara başvuracaklar.
  • Grönland ve Antarktika’da buz tabakaları inanılmaz hızla eriyecek.
    Bu nedenle küresel deniz seviyesi 10 metreden fazla yükselecek. Bu, dünya çapında, sahil yerleşim alanlarında büyük felaketler yaşanmasına yol açacak. Kategori 4 ve 5 olarak nitelendirilen güçlü kasırgaların sayısı son 30 yıl içinde 2 misline çıkmıştı. Bu sayı önümüzdeki yıllarda daha da artacak.  
  • Kentsel alanlarda ulaşım ve ısınma için fosil yakıtların kullanılması sadece sera gazları emisyonunu artırmaz; bunun yanı sıra, aynı anda hem havayı kirleten hem de ozon tabakasına zarar veren gaz ve bileşiklerin ortaya çıkmasına neden olurlar. Bu gaz ve bileşikler bitkilerin yok olmasını sağlayan asit yağmurlarının da nedenidir.
  • Çölleşme, toprak kalitesinin bozulması ve gıda üretiminde azalma. Global ısınma, başta Afrika olmak üzere birçok bölgede çölleşmeye, gıda üretiminin azalmasına ve toprak kalitesinin bozulmasına yol açmaktadır. Öte yandan, tahıl üretiminde yaygın olarak kullanılan gübreler sera gazı emisyonunu artırarak ozon tabakasına zarar vermektedir.
  • Salgın hastalıklar artacak ve yeni hastalıklar ortaya çıkacak. Önümüzdeki 25 yıl içinde Küresel Isınım sonucunda ölen insan sayısı yılda 300 bine ulaşacak.

2.3.KÜRESEL ISINIMANIN GELECEKTE TÜRKİYE’DE ETKİLERİ

·      Küresel Isınıma önlenemediği taktirde Türkiye 100 yıl içinde Kuzey Afrika’ya dönecek.

·      Daha sık ve uzun süreli kuraklıklar olacak. 2030 yılında Türkiye’nin büyük bir kısmı oldukça kuru ve sıcak bir iklimin etkisine girecek, sıcaklıklar 2-3 derece artacak. Deniz seviyesinin 2030’da 30, 2050-2100 arasında da 100 santimetre yükselecek. Denizlerin yükselişinden kıyı kesimleri etkilenecek. Kıyı kesimlerdeki birçok yerleşim birimi, yalılar ve ekili araziler su altında kalacak. Kıyı şeridi ve deltalardaki tarım alanları, plajlar ve yat limanları, kullanılamaz hale gelebilecek.

·      Denizlerimizdeki su akıntıları ve sıcaklık rejimleri değişecek. Balıkların göç yolları bozulabilecek.

·      Yüksek basınç kuşağının kuzeye kaymasıyla ülkemizde hakim olabilecek tropikale benzer bir iklim; düzensiz, ani ve şiddetli yağışlar, seller, hortum, kasırga, heyelan ve erozyona yol açacak. Kasırga ve fırtınaların tetikleyeceği seller can ve mal kaybına neden olacak.

·       Yağışlar azalınca, başta GAP bölgesi olmak üzere, tüm nehirlerin taşıdığı su miktarı düşecek. Baraj göllerinin su seviyesi azalacak, hidroelektrik enerji üretimi ciddi oranda aksayacak.

·      Yüksek sıcaklıklarla birlikte orman yangınları ve tarımsal hastalık ve böcek zararlılarında büyük artışlar görülecek.

·      İklim değişiklikleri, göçlere neden olacak. 

2.4.TÜRKİYE’DE SERAGAZI EMİSYONU

Türkiye'de Sera Gazı Emisyonu















Türkiye’de Sera Gazı Emisyon envanterini ;

·      Enerji, endüstriyel işlemler, solvent ve diğer ürün kullanımı, tarımsal faaliyetler ve atıkdan kaynaklanan;
- Karbon dioksit (CO2), metan (CH4), nitroz oksit (N2O) ve F-gazları gibi  doğrudan seragazları
- Azot oksitler (NOx), metan dışı uçucu organik bileşikler (NMVOCs) ve karbon monoksit (CO) gibi  dolaylı seragazları                        teşkil etmektedir.

Ulusal seragazı emisyonları; 1996 Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) Rehberi kullanılarak hesaplanmıştır.Arazi kullanımı ve arazi kullanım değişimlerinden kaynaklanan emisyonlar ve yutaklar hesaplamalara dahil edilmemiştir. Solvent ve diğer ürün kullanımından  kaynaklanan emisyonlar 1990-2009 yılları için ilk defa hesaplanmıştır.

Envanter sonuçlarına göre, 2009 yılında toplam seragazı emisyonu;       CO2 eşdeğeri olarak 369,6 milyon ton (Mt) olarak tahmin edilmiştir.

2009  yılı toplam seragazı emisyonlarında  (CO2 eşdeğeri olarak )
 
·      Enerji kaynaklıların  payı                                       %    75
·      Endüsstriyel işemler ve Atık kaynaklıların  payı    %      9   
·      Tarımsal faaliyet kaynaklıların  payı                      %      7    

CO2 eşdeğeri olarak 2009 yılı toplam sera gazı emisyonu 1990 yılına göre %98 artış göstermiştir. 


2009 yılı CO2 emisyonunda 1990 yılına göre;

·      Enerji sektöründe                     % 114

·      Endüstriyel işlemlerde              %    91                                                                                  

artış gözlenmiştir.

2009 yılı

CO2 emisyonlarının
·      Enerji üretimi kaynaklıların payı              %  91
·      Endüstriyel işlem kaynaklıların  payı       %    9
     
CH4 emisyonlarının
·      Atık berterafı kaynaklı                             %  59
·      Tarımsal faaliyet kaynaklı                       %  30

N2O emisyonlarının
·      Tarımsal faaliyet kaynaklı                       %  74
Olduğu görülmüştür.

2009 yılında enerji kaynaklı CO2 emisyonu incelendiğinde,

CO2 emisyonunun
Çevrim ve enerji sektörü  kaynaklı                    %  38
Sanayii sektörü  kaynaklı                                  %  20
Ulaştırma sektörü kaynaklı                               %  17  [1]
Diğer sektörlerlerdeki enerji üretimi kaynaklı    %  25               

[1] (Bkz: http://ulasimkaynaklicevresorunu.blogspot.com )


Sera Gazları Emisyonu (milyon ton)


1990
1995
2000
2005
2009
CO2
141,36
173,90
225,43
259,61
299,11
CH4
33,50
46,87
53,30
52,38
54.37
N2O
11,57
16,22
16,62
14,18
12,53
F Gazları
0,60
0,52
1,66
3,73
3,64
Toplam
187,03
237,51
297,01
329,90
369,65

Sektörlere göre toplam seragazı emisyonları (milyon ton CO2 eşdeğeri)



1990
1995
2000
2005
2009
Enerji
132,13
160,79
212,55
241,75
278,33
Endüstriyel İşlemler
15,44
24,21
24,37
28,78
31,69
Tarımsal Faaliyetler
29,78
28,68
27,37
25,84
25,70
Atık
9,68
23,83
32,72
33,52
33,93
Toplam
187,03
237,51
297,01
329,90
369,65
1990 yılına göre artış yüzdesi
-
26,99
58,80
76,39
97,64

Doğrudan seragazı emisyonlarının sektörel dağılımı (%)


2.5. KYOTO PROTOKOLÜ


1990
1995
2000
2005
2009
CO2
Enerji
89,63
89,33
91,85
91,04
90,64
1.  Çevrim ve Enerji Sektörü
24,06
27,21
34,06
34,11
34,27
2.  Sanayi
26,55
24,14
26,56
25,96
18,42
3.  Ulaştırma
18,36
18,88
15,51
15,61
15,62
4.  Diğer Sektörler
20,66
19,10
15,72
15,36
22,33


Endüstriyel İşlemler
10,37
10,67
8,15
8,96
9,36
1.  Mineral Üretimi
9,71
10,05
8,04
8,69
9,36
2.  Kimya Endüstrisi
0,58
0,55
0,07
0,23
(*)
3.  Maden Üretimi
0,08
0,06
0,05
0,04
(*)
CH4
Enerji
13,24
9,23
7,86
7,42
10,50
A. Yakıt Yanması
8,97
6,15
4,82
4,59
6,82
1.  Çevrim ve Enerji Sektörü
0,04
0,04
0,06
0,06
0,06
2.  Sanayi
0,19
0,15
0,21
0,24
0,21
3.  Ulaştırma
0,21
0,25
0,25
0,23
0,23
4.  Diğer Sektörler
8,53
5,71
4,30
4,05
6,32
B. Kaçak Emisyonlar
4,27
3,08
3,03
2,83
3,68
Endüstriyel İşlemler
0,15
0,11
0,09
0,09
0,09
Tarımsal Faaliyetler
61,73
42,92
33,61
31,70
30,23
Atık
24,89
47,74
58,44
60,80
59,19
N2O
Enerji
8,59
6,85
7,84
10,68
12,09
1.  Çevrim ve Enerji Sektörü
1,00
1,00
1,40
1,73
2,15
2.  Sanayi
1,22
0,89
1,41
1,67
1,55
3.  Ulaştırma
2,26
2,06
2,47
4,64
4,85
4.  Diğer Sektörler
4,12
2,90
2,57
2,64
3,54
Endüstriyel İşlemler
1,11
31,36
25,83
12,41
(*)
Tarımsal Faaliyetler
78,68
52,80
56,89
65,11
73,91
Atık
11,63
8,98
9,43
11,80
14,00

1997 yılında hazırlanan “Kyoto  Protokolü” ; Küresel  Isınma ve iklim değişikliği konusunda mücadeleyi sağlayacak uluslararası   en ciddi girişimdir.

Protokol; imzalayan ülkelerin atmosfere saldıkları gaz miktarlarının, iklimi tehlikeye atmayacak seviyelerde dengede tutulmasını, ülkelerin atmosfere saldıkları karbon miktarını 1990 yılındaki seviyelere düşürmelerini öngörmektedir.                                              

Kyoto Protokolunu, 141 ülke imzaladı. (ABD imzalamadı)
Türkiye olarak geç de olsa 2009 yılında bu anlaşmayı imzalamış bulunuyoruz.

Sözleşmeye göre:

- Atmosfere salınan sera gazı miktarı yüzde 5'e çekilecek.

- Endüstriden, motorlu taşıtlardan, ısınmaktan kaynaklanan sera gazı miktarını azaltmağa yönelik mevzuat yeniden düzenlenecek.

- Daha az enerji ile ısınmak, daha az enerji tüketen araçlarla uzun yol almak, daha az enerji tüketen teknoloji sistemlerini endüstriye yerleştirmek, ulaşımda, çöp depolamakta çevrecilik temel ilke olacak.

- Atmosfere bırakılan metan ve karbondioksit oranının düşürülmesi için alternatif enerji kaynaklarına yönelinecek.

- Fosil yakıtlar yerine örneğin Biyo dizel yakıt kullanılacak.

- Çimento, demir çelik ve kireç fabrikaları gibi yüksek enerji tüketen işletmelerde atık işlemleri yeniden düzenlenecek.

- Termik santrallerde daha az karbon çıkartan sistemler, teknolojiler devreye sokacak.

- Güneş enerjisinin önü açılacak.

- Fazla yakıt tüketen ve fazla karbon üretenden daha fazla vergi alınacak.  
Bu protokolü imzalamayan ülkelerden biri olan A.B.D. atmosfere en fazla zarar veren ve çevreyi kirleten ülke konumundadır. Yaklaşık 5 milyon kişiyi işsiz bırakacağı gerekçesiyle bu protokolü imzalamayan A.B.D. gelecekte yaşanacak felâketlerin de en büyük sorumlusu olacaktır. Tüm dünyadaki sera etkisi yapan gazların yaklaşık olarak % 25’ini tek başına bu ülke üretiyor. Protokolü imzalamayan diğer önemli ülkeler ise Çin, Hindistan ve Avustralya’dır.

Bu ülkelerde de çok fazla miktarda sera gazı emisyonu yapılmakta. Avustralya kişi başına en çok sera gazı üreten ülkelerden birisidir. Avrupa Birliği ülkelerinin ise tamamı Kyoto Protokolü’nü imzalamış durumda.  

2.6. KÜRESEL ISINIMA YA KARŞI ÖNLEMLER

·      Dünyada bu konudaki tek kapsamlı protokol olan Kyoto Protokolü’nün tüm dünya ülkeleri tarafından imzalanışı gereklidir. İmzalamayan ülkelere ise çeşitli yaptırımlar uygulanabilir. Basın-yayın organları, televizyon, sinema gibi görsel etkinlikler kullanılarak tüm insanların bu konudan haberdar edilerek çözüme katkılarının sağlanmalıdır.
·      Yerel yönetimler, Valilikler ve ilgili kamu kuruluşları bu konularda gerekli yasal ve yapay düzenleyişleri yapmakla doğal olarak yükümlüdürler. İklim değişikliği etkilerine uyum hazırlığında işbirliği yapılmalı, kıyı kuşağı yönetimi, su kaynakları, tarım ve özellikle kuraklık, çölleşme ve sellerden etkilenen alanların korunuşu için entegre planlar hazırlanmalı ve geliştirilmelidir.

·      Gönüllü kişiler ve  Sivil Toplum Örgütleri  çeşitli etkinlikleri ile Küresel Isınmaya karşı önlemler alabilir, bu konuda gerekli yasal düzenlemeleri yapılıp teşvikler ve kaynak aktarımları sağlanmalıdır.

·      Küçük yaşlardan başlayarak insanlara çevre ve doğa sevgisi aşılanarak bilinçli yaşam öğretilmeli. Bu konularda Okullarda ödüllü yarışlar düzenlenmeli, Fizik, Kimya ve Biyoloji gibi derslerde   Küresel Isınıma konusu işlenmelidir.

·      Toplum bireysel olarak    ise ağaç dikmek, enerji tasarrufu yapmak, doğaya zarar vermeyen yakıt ve enerji türleri kullanmak, enerjiyi verimli kullanmak, tasarruf sağlayıcı önlemler almak konularında bilinçlendirilmeli ve teşvik edilmelidir.

·      Enerji üretiminde fosil yakıt kaynakları yerine temiz enerji kaynaklarına, yani Biyo enerji, Güneş, Rüzgâr ve Dalga Enerjisi yöntemlerine ağırlık verilmelidir.

Hava Kirliliğini Önlemeye Nasıl Katkıda Bulunabiliriz?


Yukarda ifade edildiği gibi ,günümüzde hava kirliliğinin en büyük kaynakları ;ısınma, ulaşım ve sanayi faaliyetleridir. Bireysel olarak sanayi konusundaki önlemlere katkıda bulunamasak da ısınma ve ulaşım konularında   üzerimize düşeni yaparak çevremizin temizliğini sağlayabiliriz. 
Çevreyi en az oranda kirleterek yapabileceklerimiz şunlardır:

Yakıt tüketimi azaltılmalı

Bugün, kış aylarında ısınma amaçlı olarak evlerde, okullarda ve işyerlerinde soba ve kalorifer yakmaktayız. Soba ve kaloriferlerde yakıt olarak, odun, kömür, fuel-oil ve doğalgaz kullanılmaktadır.  

Oldukça pahalı olan yakıtın tüketimi azaltılarak, hem   kişisel bütçeye katkı yapılabilir, hem de havanın kirlenme oranı azaltılabilir. Kış aylarında yakıt tüketimini azaltmak için evin içinde bir kat daha giyinmek ve vücut ısısını artırıcı pekmez, acı biber gibi yiyeceklerin daha fazla tüketilmesi önerilmektedir. Bunların yanı sıra vücuttaki kas oranını artırmak, yani spor yapmak da ısınma sorununu önlemeye yardımcıdır. 

Temiz enerji kaynakları ve kaliteli yakıtlar kullanılmalı

Temiz enerji kaynaklarının bir diğer adı de yenilenebilir enerji kaynaklarıdır. Kükürt seviyesi yüksek fosil yakıtlar yerine Rüzgar, güneş, dalga gibi enerji kaynaklarını kullanımını artırarak hava kirliliğini önlemeye katkıda bulunulabilir.  Örneğin ülkemizin bazı bölgelerinde  evsel kullanım açısından olabildiğince güneş enerjisi kullanımına yönelmek mümkündür.  

Yakıtlar soba ve kaloriferlerde tekniğine uygun yakılmalı

Hava kirliliğini kişisel olarak önlemenin en iyi yollarından biri de cihazları doğru ve kullanım şartlarına uygun kullanmaktır. Isınma amaçlı kullanılan cihazlar üreticiler tarafından önerilen tekniklere uygun kullanılmadığında çevreye zarar vermektedir. 

Binalarda ve evlerde ısı yalıtımına gidilmeli

Yalıtım konusu, hem çevre hem de bütçemiz için yapabileceğimiz en büyük iyiliklerden biridir. Yakıt kullanımının azaltmanın en kolay yolu binalara ısı yalıtımı yapmaktır.

Kalorifer ve soba bacaları her sezon başında mutlaka temizlenmeli

Bacaların temiz tutulması ve filtre kullanımı, hava kirliliğini önlemeye yardımcı olmaktadır. Bacaların her yıl sonbahar aylarında temizletilmesi önerilmektedir. Böylece geçen sezondan kalan yakıt artıkları havaya karışmamış olur.                  

Bacalarda filtre kullanımı ise, kömür gibi yakıtlarını yanmasından dolayı havaya salınan zehirli gazları tutması açısından önemlidir.

Genel çevre koruma ve tasarruf tedbirlerinin uygulanması

Çevre kirliliğini oluşturan hava, toprak ve su kirlilikleri birbirlerinden bağımsız değildir. Hava kirliyken, toprak ve suyun temizliğinden bahsedilemez. Aynı şekilde toprak ve suların kirletilmesi de hava kirliliğini artıran etkenlerdir.  Bu nedenle hayatımızın her alanında çevreye olan etkimizi gözden geçirmeli ve gereken tasarrufu yapmalıyız. Suların boşa harcanmaması, elektriklerin gerekmediğinde söndürülmesi, dış alanların kirletilmemesi ve sigara içilmemesi kişisel olarak alınacak tedbirlerin başında gelmektedir.