HAVA KİRLİLİĞİ VE KÜRESEL ISINMA
İÇİNDEKİLER
Bir
şahsın
yaşadıkça
memnun ve mutlu olması için lazım gelen şey,
kendisi
için değil,
kendisinden sonra gelecekler için çalışmasıdır.
M.Kemal ATATÜRK
Engin
ALGÜL
TMMOB
Makine
Mühendisleri Odası
İstanbul
Şubesi
13.
Dönem Yönetim Kurulu Başkanı
İBB
Teknik İşler
(E) Müdürü
Uzman
Bilirki
SUNUŞ :
1.HAVA KİRLİLİĞİ
2.KÜRESEL ISINMA
2.1. Küresel Isınmanın Nedenleri
2.2. Küresel Isınmanın Günümüzde Görünen Sonuçları ve
Gelecekteki Etkileri
Gelecekteki Etkileri
2.3. Küresel Isınmanın Gelecekte Türkiye’de Etkileri
2.4. Türkiye’de Sera Gazı Emisyonu
2.5. Kyoto Protokolu
2.6. Küresel Isınmaya Karşı Önlemler
Dünyada Fosil Yakıt Kaynaklı Karbon(C) Salınımı |
SUNUŞ
Sağlıklı bir toplumsal yapının temel koşulu, güvenli insan ilişkileri ve
Gelir dağılımında eşitliğin yanında doğal, kültürel ve estetik çevrenin korunmasıdır.
Ulusal kaynakların ülke çıkarlarına uygun değerlendirilememesi ve çevre duyarsızlığının, uluslar arası alanda ki işbirliği ve barışçıl diyalog eksikliği ile birleşmesi; Çevre Sorunlarının tehlikeli boyutlara ulaşmasına neden olmaktadır.
Gerekli önlemlerin zamanında alınmaması, sorunun çözümünü her geçen gün daha da zorlaştıracaktır. Bu amaçla ayrılacak kaynaklar, toplumun refah ve mutluluğunu engelleyecektir.
Özellikle günümüzün gelişme sürecindeki ülkelerinin; bu türden yapacakları harcamalar tutarı, silahlanma amaçlı ayrılan kaynaklarla boy ölçüşebilecek duruma gelebilecek olması, konunun nedenli öneme haiz olduğunu göstermektedir.
Bu çalışmada, en önemli çevre sorunu “KÜRESEL ISINMA” genel bir bakış açısı ile incelenmiş, gerek ulusal gerekse uluslar arası kaynaklı (nedenli) sorunun çözümü için; bilim ve teknolojideki olağanüstü gelişmeler ve ekonomilerin uluslar arası araştırılması göz önünde tutularak; Çağdaş Çevre yaklaşım ve anlayışıyla, oluşturulabilecek Strateji ve Politikalara değinilmiştir.
1 1.HAVA KİRLİLİĞİ
Bilimsel olarak, hava kirliliği ; toz,kül,is,duman,sis,buhar,gaz v.s.gibi,insana ve doğadaki diğer canlı,cansız varlıklara zarar veren atmosferdeki tüm kirleticilerin varlığı olarak tanımlanabilir.
Yakın Çevredeki,yakma sistemlerinden oluşan “Birincil Kirleticiler” ile Uzak çevrede oluşan “İkinci Kirleticiler” in toplamı bir bölgede ki “Hava Kirliliğini” oluşturur.
Dünyada zaman,zaman ölümcül boyutlara ulaşan hava kirliliğinin ülkemizdeki önemi,su ve toprak kirliliğine nazaran yeni kavranmıştır.
· Konut
· Sanayi
· Enerji
sektörlerinde kullanılan yakıtlar ve bunların yakma sistemleri aracılığıyla oluşan emisyonlar ,hava kirliliğini oluşturan en önemli faktördür.
Atmosfer kirleticilerinin en önemlileri
· Co veCo2 (Karbon monoksit ve Karbon dioksit)
· Hidrokarbon lar ve bunlardan türeyen Aldehit ve Keton lar
· Azot oksitleri No ve No2
· Oksidan lar (O3 ,PAN,Peroksitler)
· Yapısında halojen (Cl) bulunanlar
· Yapısında kükürt bulunanlar(So2,H2S,So3,H2So4)
Tozlardan gazlara atmosfer kirleticilerini oluşturan en önemli iki kaynak; “Sanayi” ve "Ulaşım” dır.
Ulaşım dan gelen kirlilik, Sanayi,Enerji ve Isınma dan gelen
Ulaşım dan gelen kirlilik, Sanayi,Enerji ve Isınma dan gelen
kirlilikler toplamından daha fazladır.
Örneğin ABD verilerine göre, orijinleri itibarıyla hava kirliliği oranları şöyledir.
· Sanayi % 17
· Enerji % 14
· Isınma % 9
Ulaşım dan gelen kirlilik;
trafik teki taşıt egzoz gazlarının oluşturduğu kirliliktir.
Ulaşım dan gelen kirlilik;
trafik teki taşıt egzoz gazlarının oluşturduğu kirliliktir.
Taşıtların oluşturduğu kirlilik;
· Taşıtların cinsine bağlı olarak yakma sisteminin özelliğine
· Sıyırma ve filtre sistemlerinin özelliklerine
· Taşıtların yaşına ve bakım koşullarına
· Kullanım yeri ve o andaki meteorolojik koşullara
· Alışkanlıklara
bağlıdır.
Kalitesiz yakıtların kullanılması ve tam yanmanın gerçekleşmemesi sonucu, atmosfere salınan kükürt dioksit, azot dioksit ve partiküllerin oluşturduğu asit yağmurlarının, canlıları ve kültürel varlıkları olumsuz yönde etkilemesi yanında ileri ki aşamalarda, karasal yapı ve suların yaş ve kuru çökeltme yoluyla kirlenmesine neden olur ki, bu da bir çevre kirliliğidir.
Günümüzde Kent içi Ulaşım sorunu, trafikteki araç hızlarının düşmesi ve duraklamalara bağlı olarak egzozlar aracılığıyla atmosfere salınan karbon monoksit (Co) miktarı artar. Gerek atmosferdeki karbon monoksit (Co) gerekse Ozon tarafından oksitlenerek kuvvetli bir zehir haline dönüşen Aldehitlerin,öncelikle insan sağlığı üzerinde ölümcül sonuçlara varabilen etkileri, konunun nedenli bir öneme haiz olduğunu göstermektedir.
Enerji tesislerinden çevreye yayılan ısı,atmosferde sera etkisine yol açan karbon dioksit gazının artmasına neden olmaktadır.
Karbon monoksit (Co) ve Kurşun (Pb) ,Çinko (Zn) ,Kadmiyum (Cd) gibi ağır metaller, Hidrojen klorür ve Hidrokarbonlar ikinci derece hava kirleticileridir.
Birçok kirlilik şeklinde olduğu gibi,Hava Kirliliği de siyasi sınır tanımaz, meteorolojik koşullar yardımıyla oluştuğu ortamdan çok uzak mesafeler de etkili olur.
2. KÜRESEL ISINMA
Bilindiği üzere, Havadaki diğer gazlardan daha ağır olmaları nedeniyle yeryüzüne daha yakın bulunan karbondioksit gazı (CO2) ile türevleri diğer gazlar ve tozlarla birleşerek belirli bir yükseklikte yeni bir kitlenin oluşmasına yol açmaktadır.
Güneşle dünya arasına giren bu yapay tabaka enerji döngüsünü ve dengesini bozarak yeryüzündeki iklim koşullarını değiştirmektedir.
Bunun iki temel sonucu vardır: yeryüzüne gelen ışınların atmosfere yansıması, yapay tabaka nedeniyle engellenmekte ve dünya ısısı artmakta, dünyaya daha az güneş enerjisi gelerek dünya ısısı soğumaktadır.
Bir başka değişle; söz konusu yapay tabaka , güneşten gelen ışımanın (Radyasyonun) dünyaya çarpıp yansıdıktan sonra bir yandan uzaya gidişini engellemekte ve diğer yandan da bu ışıma da ki ısıyı soğutarak yerkürenin ısınmasına yol açmaktadır.
Bu nedenle yeryüzündeki kara parçaları ve denizler canlıların yaşamasına olanak verecek şekilde ısınmaktadır.
İşte bu etkiye “SERA ETKİSİ” diyoruz.
İşte bu etkiye “SERA ETKİSİ” diyoruz.
Küresel Isınma ise;bu sera etkisinin artışı demektir.
Bu etkinin artışı çeşitli şekillerde olmakla birlikte, bizi ilgilendiren en büyük etken, atmosfere salınan Karbon türevi ve “Sera Gazları” dır.
Bugün için bilim çevrelerinde küresel ısınmada başrol; atmosferdeki karbondioksit oranının artmasına bağlanmaktadır.
Her ne kadar atmosferdeki karbondioksit; yeşil bitkilerin fotosentez olayında ve litosfer yüzeyinde suda çözünmesi ile atmosferden çekilmekte ise de, bu mekanizmaların kapasitesinin üzerinde karbondioksit salınımı, dünyamız üzerinde sera etkisi yaratmaktadır.
Sera gazları dolayısıyla gezegen yüzeyindeki ortalama ısının artması, buharlaşmanın artmasına yol açar. Bu ise atmosferde daha fazla su buharı, yani bulut oluşmasına yol açar.
Bulutlar, güneşten gelen radyasyonun bir bölümünü dış uzaya yansıtırken bir bölümünü soğurarak ısınırlar, bir bölümünü de yeryüzüne geçirirler.
Litosfer ve hidrosfer e ulaşan bu radyasyonun da bir bölümü soğurularak ısınmaya yol açarken bir bölümü dış uzaya yansır.
Dış uzaya yansıyan radyasyon yeniden bulut kütlesi ile karşılaştığında, aynı olaylar yaşanır, yansıtılır, soğutulur, dış uzaya kaçar.
Bu mekanizma, su buharı dışındaki sera gazlarının atmosferde artması sonucu bulutların sera etkisini artırmakta, küresel ısınmaya yeni bir katkıya yol açmaktadır.
Su buharı ; diğer sera gazlarından farklı olarak güneşten gelen radyasyonun şiddetine ve gezegenin ortalama ısısına göre sabit olan bağlı bir değişkendir. Dolayısıyla küresel ısınma konusunda pasif etkiye sahiptir.
Karbon Dioksit (CO2) , Metan (CH4), Diazotmonoksit (N2O) , Kloro-floro karbon (CHC-11) , Hidro-floro-karbon-23 (HFC-23) , Perfloro-metan (CF4) İnsan etkinlikleriyle olusan temel sera gazlarıdır.
Küresel ısınma; son 50 yıldır saptanabilir duruma gelmiş ve önem kazanmıştır. Dünya'nın atmosfere yakın yüzeyinin ortalama sıcaklığı 20. yüzyılda 0,6 (± 0,2) °C artmıştır.
İklim değişimi üzerindeki yaygın bilimsel görüş, "son 50 yılda sıcaklık artışının insan hayatı üzerinde fark edilebilir etkiler oluşturduğu" yönündedir.
2.1. KÜRESEL ISINIMANIN NEDENLERİ
· Doğaya salınan sera gazı miktarının artmış olması
Bugün için bilim çevrelerinde küresel ısınmada başrol; atmosferdeki karbondioksit oranının artmasına bağlanmaktadır.
Karbondioksit ; yoğun volkanik etkinlik sonucu ya da insanlar tarafından fosil yakıtların yakılmasıyla yoğun olarak atmosfere salınabilir.
İnsan gibi pek çok canlı da yine havadan aldığı Oksijeni (O2) solunum organlarında Karbon ile birleştirip Karbon Dioksit (CO2) olarak atmosfere salmaktadır.
Karbon (C) elementi ve türevleri hemen hemen bütün canlıların yapısında,atıklarında bulunmakta ve yaşam süresi sona ermiş bulunan canlılar (fosiller) bile bu elementi taşımaktadırlar. Kömür, petrol gibi yer altı kaynakları da birer fosilleşmiş yakıt ve enerji türleridirler.
1750’lerde başladığı kabul edilen Sanayi Devrimi ile birlikte kömür ve petrol gibi yakıt ve enerji hammaddelerinin kullanımı da yaygınlaşmış, 20. yüzyıl sonlarında ise en üst düzeye ulaşmıştır. Ayrıca elektrik enerjisinin insan kullanımına sunuluşu ile elektrik santralleri de kömür, petrol ve doğal gaza dayalı olarak yapılmağa başlanmış, bu süreç sonucunda doğaya oldukça büyük miktarda karbon gazı salınmıştır.
Son yıllarda yine Metan ve Kloro-Floro Karbon gazı üreten aygıtlar icat edilmiş ve bilinçsizce kullanılmıştır. Buzdolabı, kuru temizleme makinaları, tıraş köpüğü ve koku giderici -deodorant sprey denilen- fıs-fıslar ise bir kâbus gibi atmosfere salınan sera gazları etkisinin artışına yol açmıştır.
Bu etki şu anda bile öyle büyük boyutlardadır ki, bilim adamlarına göre son 10.000 yıldaki sıcaklık artışı yalnızca 2 derece olduğu halde, 20. yüzyılda 2-4 derece ısı artışı olmuştur. Gerekli önlemler alınmaz ise 21. yüzyıl sonunda ise bu artışın 1.1 ile 6.4 dereceye kadar ulaşacağı öngörülmektedir.
· Yeryüzü ormanlarının tahrip edilmiş olması.
Yeryüzündeki ormanlar ve bitki örtüsü Küresel Isınıma karşı önemli bir sigorta görevi üstlenmiştir. Bitkiler atmosferde bulunan Karbon gazını emerek büyümekte, hattâ yerine Oksijen gazı üretmektedirler. Böylece hem hava temizlenmekte, hem insanlar ve diğer canlıların solunumu kolaylaştırılmakta, hem de Küresel Isınım süreci geciktirilmektedir.
Dünyanın akciğerleri olan ve yaşamın en önemli kaynaklarından biri olan ormanların tarım ve yerleşime açılması veya global ısınma sonucu yangınlarla yok olması iklim değişikliklerini hızlandırmakta ve eko-sistemi geridöndürülemez bir biçimde yok etmektedir.
Son 200-300 yılda dünyadaki ormanlar ve bitki örtüsü (Flora) önemli ölçüde azalmıştır. Bunun en büyük nedeni de yine insanların verdiği zararlardır. Önceleri yalnızca ısınmak ve mobilya türü eşyalar yapmak için ağaçlar kesilirken daha sonraları nüfusun da hızlı artışıyla ekilecek arazi elde etmek, yerleşim birimleri ve fabrikalar kurmak için ağaç ve orman tahribatı hızlanmıştır. Bu da yine Sanayi Devrimi’nin ve hızlı nüfus artışının sonuçlarından birisidir.
· Güneşin yaydığı radyosyon miktarının artmış olması.
Küresel Isınımın nedenlerinden birisi de son 60 yıldaki güneşin yaydığı radyasyonun hızla yükselmeğe başladığı ve bu durumun dünya çapında sıcaklıkların artmasına yol açtığıdır. Güneş üzerinde bulunan ve “Güneş lekesi”olarak bilinen manyetik bölgeler hakkındaki yüzyıllar öncesine ait bilgileri karşılaştıran bilim adamları, son yüzyılda bu lekelerin sayısının önemli ölçüde arttığını da kaydetmektedirler.
· "Gamma Işıması Patlamaları"
1960'lı yıllarda başlayan "Gamma Işıması Patlamaları" küresel ısınmaya neden oluyor olabilir. Bu patlama ışımaları çok yüksek enerji ve radyasyon yayarak sadece Dünyamızı değil, Güneş'i, Güneş Sistemimizi ve yakın uzayımızı etkilemektedir.
Gamma Işıması Patlamalarının etkisiyle daha da ısınmakta olan dünya iç çekirdeği de atmosfere salınmakta olan " iç çekirdek kaynaklı gazların ” çıkışını arttırmaktadır.
· Ozon tabakasının incelmiş ve delinmiş olması.
Dünyadaki yaşamın en önemli kaynaklarından biri olan atmosferdeki Ozon (O3) tabakasında atmosferse salınan sera gazları nedeniyle olşan incelme ve delinmeler; güneşten gelen ışınların hem doğrudan hem de daha yüksek enerjiyle yerküreye ulaşmasına neden olmaktadır.
Küresel Isınmanın sonucu olan bu durum; aynı zamanda döngüsel olarak küresel ısınmanın hızlanma nedenlerinden birisidir.
Amerika kıtasının yüz ölçümünün üç katı büyüklüğünde ki Ozon tabakasındaki delik, güneşten gelen zararlı ışınların yeterince emilmemesi , kanser vakalarının çoğalmasına neden olmakta ve dünya ısısını yükselterek iklimleri değiştirmekte, buz dağlarını eritmekte, tüm yer küreyi tehdit eden geri dönüşümsüz zararlara neden olmaktadır.
· Doğal alanların tarım ve yerleşime açılması , Doğal olmayan yöntemlerle tarım ve hayvancılık yapılmış olması.
Doğal alanların tarım ve yerleşime açılması, iklim değişikliğinin yoğunluğunu artırmaktadır ve bu nedenle hassas eko-sistemler ve biyolojik çeşitlilik olumsuz yönde etkilenmektedir.
Küresel Isınmanın bir diğer nedeni de tarımdaki gelişimler olup, doğal olmayan yöntemlerle tarım ve hayvancılık yapılmış olması sera etkisinı attırmıştır.
· Tundralarda Metan gazının açığa çıkmış olması.
Küresel Isınımanınn hem sonucu, hem nedeni olarak; geçtiğimiz yılllarda ortaya çıktı. Rusya’nın kuzeyinde buzlarla örtülü tundralardaki buz katmanlarının eriyişi sonucunda yine Karbon türevi olan Metan gazı açığa çıkmağa başladı. Avrupa kıt’asının yaklaşık üçte biri büyüklüğündeki bu alanda meydana gelen olağanüstü değişiklik ürkütücüdür. Çünkü bu etki Küresel Isınımın hem sonucu, hem de süreci hızlandırıcı ve üstelik tetikleyici bir oluşumdur.
2.2.
KÜRESEL ISINIMANIN GÜNÜMÜZDE GÖRÜLEN SONUÇLARI ve
GELECEKTEKİ
ETKİLERİ
Küresel
Isınma nedeniyle Ormanlar yok oluyor:
Küresel
ısınma sonucu yağışların azalması, sıcaklık ortalamaların
yükselmesi kuraklık şiddetinin artması, hem orman yangınlarını
tetikleyecek hemde mevcut orman alanlarının yayılışını ve
kendini yenilemesini kısıtlayacaktır.
Orman
yangınlarının artması dünyadaki oksijen dengesi üzerinde ters
etki yapacak buda canlılar için çeşitli hastalıklara sebep olacaktır.
Ormanlar
içerisindeki biyolojik çeşitlilik olumsuz etkilenecek, canlılar
bir noktadan sonra yaşam alanlarını ya terk etmek zorunda kalıcak
yada kaybedecektir.
Brezilya’nın
araştırmalarına göre, dünyanın akciğeri sayılan Amazon’un
2003 yılında rekor düzeyde ormanlık alan yitirdiği görülüyor.
Büyüklüğü 4.2 milyon kilometrekare olan Amazon ormanlarının
şimdiye dek yüzde 20’si yok oldu.
Orman
yangınlarının artmasıyla , kül ve duman kurumu artacak,
çölleşme sonucu ortamdaki toz miktarı yükselecektir.
Küresel iklim değişikliklerine bağlı olarak denizlerde su seviyesi artar buharlaşma daha hızlı olur.Buharlaşmanın artmasıyla yağışlar artarak sel ve toprak kaymalarına yol açabilir.
Atmosfer
bulunan sera gazlarının artışı asit yağmurlarıyla içilebilir
su oranlarında ciddi azalmalara yol açacak.İçme sularındaki bu
azalmalar ülkeler arası su krizlerine yol açacak savaşların
çıkmasına yo açacaktır.Kullanılabilir su oranının düşmesi
ekonomiyi de olumsuz etkileyecektir.
Çok
yağış olan yerlerde hızlı yağışlardan dolayı akarsuyun
debisi hızlanacak az yağış alan yerlerde su kaynaklarının
yetersizliği ortaya çıkacaktır.
Hollanda sahillerinde, zeminin gelecek 100 yıl içinde 40 santimetre dolayında çökmesi bekleniyor.
Küresel ısınma sonucu su kaynaklarında meydana gelen azalmaların çeşitli yan etkileri olucak; iklim değişmelerine yol açacak ,tarımsal faaliyetleri olumsuz etkileyecek ,enerji potansiyelini düşürecek ve bu olayların sosyal ve ekonomik olumsuzluklar ortaya çıkacaktır.
Gerek sıcaklık artışı sonucu evapotranspirasyonun (terleme ve buharlaşma) artması ve gerekse yağışlardaki azalma ve yağış rejimindeki değişiklikler bir çok bölgede kuraklık riskini arttıracaktır.
Ulusal büyümede yavaşlama, finansal kaynak bulmada zorluk, kredi riskinin artması, yeni ve ek su kaynaklarının pahalılaşması, üretimdeki düşüşe bağlı işsizliğin artması, ve vergi gelirinde kayıplar ortaya çıkacaktır.Bu durum kıtlık, yoksulluk, yaşam kalitesinin düşmesi, iç göç ve sosyal huzursuzluk meydana gelir.
Su kaynaklarındaki değişmeler ekosistem içerisinde ki canlıların yaşam koşullarının değişmesine yada bu canlıların yok olmasına sebeb olacak.Buzulların erimesi ,deniz seviyesinin yükselmesi,su biyom alanlarında değişiklikler küresel ısınmanın bir sonucu olarak karşımıza çıkacaktır.Genelde balık türleri sıcak denizlerde fazla mikatrı ise soğuk denizlerde fazladır.Bu noktadan yola çıkarak deniz suyu sıcaklıklarının artması balık miktarlarında değişmelere yol açacaktır.Akarsu su miktarlarında ve rejimlerinde değişmeler görülecek.
Küresel Isınmanın Kıyılar üzerine etkileri:
Deniz seviyesinde görülecek yükselme, birçok kıyı bölgesi yerleşimini olumsuz yönde etkileyecektir. Örneğin deniz seviyesinde meydana gelecek 100 cm’lik bir artışla Hollanda’nın %6’sı, Bangladeş’in %17,5’i ve birçok adanın ya tümü ya da büyük bölümü sular altında kalacaktır. Denizlerdeki yükselme kıyı ekosistemlerinde büyük değişiklikler yaratacak, denizlere yakın alçak düzlüklerde yeni bataklıklar meydana gelecektir.Denizlerin karalar üzerinde ilerlemesi ile oluşacak arazi kayıplarının yanında kıyı erozyonlarında da artışlar görülecektir.
Hollanda kıyılarının 100 yılı kaldı:
Hollanda sahillerinde, zeminin gelecek 100 yıl içinde 40 santimetre dolayında çökmesi bekleniyor.
Küresel ısınma sonucu buzulların erimesi deniz suyu seviyesinin artmasına yol açarak özellikle akarsu ağızlarında bu tuzlu suların tatlı sularla birleşmesi tatlı su rezervini olumsuz etkiler.Yine deniz seviyesine yakın olan yerleşme alanlarında bölgelerin boşaltılmasına yol açacak.
Kıyı çizgisinin değişmesi bu
alanlarda bulunan canlıların yaşam alanlarının değişmesine
sebep olacak.Deniz seviyesinde meydana gelebilecek bir cm lik
yükselme erozyona bağlı olarak kumluk kıyı şeritlerinde 1 m
genişliğinde bir geri çekilmeye sebep olacak.
Kıyı bölgelerde
özellikle deniz ticaretinin geliştiği bölgeler için olumsuz
sonuçları doğuracak şeklinde değerlendirilebilir.Bu olaylar çok
hızlı gerçekleştiği takdirde doğal afet boyutuna ulaşabilir.
Buzullar
eriyor:
Küresel
Isınım, buzullarıyla ünlü Arjantin’i etkisi altına aldı.
Buenos Aires’in 3 bin 200 kilometre güneybatısında bulunan Lago
Argentino şehri, bugüne kadar buzullarıyla turistleri kendine
çekerken, artık turistler dev buzulların sıcaklığın etkisiyle
yıkılmasını izlemek için şehre geliyor.
Grönland
eriyor:
Kuzey
Yarımküre’nin en büyük buz kütlesi olan Grönland adası,
Küresel Isınım nedeniyle eriyor. Grönland kütlesinin eriyişi,
düşük seviyedeki sahil şeridinde bulunan yerleşim yerlerinin
sular altında kalışına neden olacaktır.
Avustralya'da
2002 yılında şiddetli kuraklık yaşandı.
Küresel ısınmanın etkisiyle hayvanlar ve bitkiler kutuplara ve üst dağlık kesimlere yüksek rakımlara doğru göç edeceklerdir. Ancak, bu göç yollarını tıkayan kentler ya da tarım arazileri ile karşılaşan ve bunları aşamayan bitki türlerinin nesilleri tükenecektir.
Her bitki ve hayvanın yaşamlarını devam ettirebilmesi için uygun sıcaklık değerlerine ihtiyacı vardır.Bu koşulların değişmesiyle birlikte bitki ve hayvanlarda bu değişikliklerden etkilenir.Bitkiler bu noktada kendilerince tedbir alarak uygun sıcaklık koşullarının olduğu bölgelere doğru göç eder.Bu iklim değişiklikleri yada küresel ısınma daha hızlı gerçekleşir ve gereken önlemler alınmazsa bu canlıların bir çoğu bu koşullarda yaşamakta zorlanacak yada yok olacaktır.
Çalışmaya katılan bilimadamları hükümetlerin, Dünya Sağlık Örgütünün ve diğer global halk sağlığı uzmanlarının konuya dikkatle eğilerek yeni kuralların aciliyetle oluşturulması gerektiğini düşünüyorlar. Böylece iklim değişikliğiyle artan hastalıklara maruz kalan hassas ve mudafasız kişilerin sağlığının korunacağı düşünülüyor. Müdafasız grupta yeni doğmuş bebekler, çocuklar ve ihtiyarlar bulunuyor.
1995
te Amerika-chıcago daki sıcak dalga 514 ölüme ve 3300 acil
vakaya yol açmıştır.
Küresel
Isınmanın Bitki ve Hayvan Türlerinin Yaşam alanları üzerine
etkisi:
Küresel ısınmanın etkisiyle hayvanlar ve bitkiler kutuplara ve üst dağlık kesimlere yüksek rakımlara doğru göç edeceklerdir. Ancak, bu göç yollarını tıkayan kentler ya da tarım arazileri ile karşılaşan ve bunları aşamayan bitki türlerinin nesilleri tükenecektir.
Her bitki ve hayvanın yaşamlarını devam ettirebilmesi için uygun sıcaklık değerlerine ihtiyacı vardır.Bu koşulların değişmesiyle birlikte bitki ve hayvanlarda bu değişikliklerden etkilenir.Bitkiler bu noktada kendilerince tedbir alarak uygun sıcaklık koşullarının olduğu bölgelere doğru göç eder.Bu iklim değişiklikleri yada küresel ısınma daha hızlı gerçekleşir ve gereken önlemler alınmazsa bu canlıların bir çoğu bu koşullarda yaşamakta zorlanacak yada yok olacaktır.
Küresel
ısınmaya bağlı olarak ortaya çıkan değişmeler hayvanların
besin kaynaklarına etki ederek canlıların devamlılığı için
bir tehdit oluşturacak.
Ekosistemdeki
denge düşünülürse besin zincirinde meydana gelen kopmalar diğer
canlıları da etkileyecek tür sayılarında ve çeşitlerinde
azalmalar görülecektir.
Balık
ve Kuş populasyonunda düşüşler başladı:
Kuzey
Pasifik'te somon balığı popülasyonunda, bölgedeki sıcaklığın
normalden 6 derece artması yüzünden büyük düşüş görüldü.
California
kıyılarında binlerce deniz kuşu, denizlerin ısınmasının yol
açtığı besin kıtlığı yüzünden öldü.
Şiddetli
fırtına (El
Nino ve Katrina gibi)
Gücünü
suyun buharlaşmasından alan kasırgalar muhtemelen daha da güçlü
olacaklardır. El Nino kasırgası önceki yüz yıllık periyotla
karşılaştırıldığında son 20-30 yıllık süreçte daha sık,
uzun süreli ve şiddetli görülmeye başlanmıştır.Şidetli
yağış ve seller ile aşırı sıcak ve soğuklar
gibi
birçok felâketin nedeninin Küresel Isınma olduğu biliniyor.
Küresel
Isınmaya bağlı olarak İklim
Değişikliğinin İnsan Sağlığı Üzerine Etkileri
İklim
değişikliğine bağlı olarak yükselen hava sıcaklıkları ;
ozon, sülfür dioksit, karbon monoksit, nitrojen dioksit, kurşun
ve partiküller gibi temel
hava kirleticilerinin, şehir
merkezlerinde solunan
hava içindeki konsantrasyonunu arttırarak insan sağlığını
olumsuz etkilemektedir.
Hava
kirliliği yaşlılarda
solunum hastalıkların
artmasına neden olmakta, astım ve alerjileri körüklemekte, kalp
rahatsızlıklarını ve bulaşıcı hastalıkları da
tetiklemektedir.
Küresel
ısınmaya bağlı olarak, büyük
şehirlerde ozon seviyesi şiddetli boyutlara çıkacağı,
çiçektozu ve polen yoğunluğunun üst seviyelere tırmanacağı
tahmin edilmektedir.Polen
mevsiminin uzaması da bunlara bağlı hastalıkların
artışına neden olacaktır.
Tahminlere
göre alarjilerde artış görülecek fakat alerjiler mevsimsel
nezlelerle sınırlı kalmayacak. Değişen iklim şartlarıyla
oluşan alerjik reaksiyonlar öksürük, hapşırık, burun akması
ve göz sulanmasının ötesinde sevimsiz problemlerle görünecek.
Mevsime bağlı alerjilerin gitgide daha uzun zaman dilimlerini
kapsayacağı da tahmin ediliyor.
Solunum
yolları ve pulmoner hastalıkları olanların alerjik reaksiyonları
fazlasıyla şiddetli hissedeceği ve oldukça ağır
geçirebilecekleri düşünülüyor.
Şiddetli astım ataklarının,
toz ve kurum solumaya bağlı olarak kalp ve damarlar
komplikasyonlarının,
kardiyak aritmilerinin
ve düzensiz kalp atışı gibi sorunların artış göstereceğine
kesin gözüyle bakılıyor. Felç
ve kalp krizi vakalarında da artış görülmesi bekleniyor.
Bilimadamlarının
ortaklaşa vardığı bir diğer sonuç da; üst solunum yolları
doktorlarının ve konu uzmanlarının, solunumla ilgili
problemlerin iklim değişikliğine bağlı artışından habersiz
olmalarıdır.
Son
zamanlarda yeni hastalıkların türediği de çalışma sonucu
bulgulanan gerçekler arasında.
Örneğin, sadece Akdeniz
ülkelerinde görülen bazı hastalıkların İskandinavya
ülkelerinde görülmeye başladığı biliniyor.
Hava
kirliliği ile beraber troposferde radon gazının konsantrasyonunun
artması akciğer
kanseri hastalıklarını arttıracak, hatta
mevsimsel
olarak ölümlerin artmasına neden olmaktadır.
İklim
değişikliğine bağlı olarak evlerdeki hastalık
taşıyan hamam
böceği, maytlar vb böcek
ve hayvanların yaygınlaşacağı düşünülmektedir.
Bu
sonuçlar, Kaliforniya Üniversitesinin Davis Halk Sağlığı
Okulundan yürütülen bir çalışmayla bulgulandı. Çalışmaya
ABD’nin dışında Afrika, Asya, Avrupa, Hindistan ve
Ortadoğu’dan 10 bilimadamı katıldı. Sonuçlar Proceedings of
the American Thoracic Society dergisinde yayınlandı.
Çalışmaya katılan bilimadamları hükümetlerin, Dünya Sağlık Örgütünün ve diğer global halk sağlığı uzmanlarının konuya dikkatle eğilerek yeni kuralların aciliyetle oluşturulması gerektiğini düşünüyorlar. Böylece iklim değişikliğiyle artan hastalıklara maruz kalan hassas ve mudafasız kişilerin sağlığının korunacağı düşünülüyor. Müdafasız grupta yeni doğmuş bebekler, çocuklar ve ihtiyarlar bulunuyor.
Geçtiğimiz
yarım yüzyılda, küresel ısınma nedeniyle oluşan iklim
değişikliği son zamanlarda kendini daha da çok hissettirir oldu.
Hastalıkların artması ve daha da artacağına ilişkin tahminler
moral bozucu olsa da, küresel boyutta yeni kural ve uygulamalar
getirilerek medikal görevlilerin bu değişiklilerden neler
beklemeleri gerektiği anlatılmalıdır.
CDC
1998 yılında Florida yangınında astım, bronşit ve göğüs
kanseri nedeniyle acile
başvuranların sayısında önemli derecede artış olduğunu
bildirmiştir.
Küresel
ısınma, değişen iklim, artan hava sıcaklıkları ve sevimsiz
hastalıklar herkes tarafından çoktandır hissedilmiyor mu?
İklim
Değişikliğiyle Artan Hastalıklar,
henüz
etkilemediyse, pek yakında hepimizi etkileyeceğe benziyor!
2007
Yılının
Şubat ayında yayınlanan Birleşmiş
Milletler raporuna
göre;Dünyada
“İklim Değişikliği”
yaşanacak.
İlkbahar ve Sonbahar gibi ara mevsimler yok olacak, bu “İklim
Değişikliği” nedeniyle doğadaki bitki örtüsü (Flora) ve
hayvan toplulukları (Fauna) dengeleri bozulacak, birçok canlı
türü yok olacak. Doğal dengeyi kurmak için belki yeni canlı
türleri ortaya çıkacak.
-
Sıcaklıklardaki 2 C’lik bir artış canlı türlerinin %30’unun
yok olma riskini
doğuracaktır.
-
Sıcaklık 5°C arttığında denizlerin seviyesinin 5 m yükselmesi,
bu yüzden kıyı kesimlerde toprak
kayıplarının
artması ve dünyanın yiyecek stoklarının tükenme seviyesine
yaklaşması tahmin edilmektedir.
-
Küresel ısınmanın aynı hızda artarak devam ederse 2050 yılına
kadar bitki ve hayvan türlerinde kitlesel bir yok oluşa sebep
olabileceğini tahmin ediliyor.
Leeds
Üniversitesi’nden Profesör Chris Thomas’in Nature
dergisinde yayınlanan bir yazısında
küresel
ısınmanın
2050’ye
kadar bitki ve hayvan türlerinde kitlesel bir yok oluşa sebep
olabileceği (dörtte birinin yok olma riski) belirtiliyor.
- iklim değişikliğinin eko sistem üzerinde biyolojik çeşitliliğini etkileyerek,insan sağlığını etkileyeceği ,özellikle astım, alerjik nezle gibi bir kısım solunum sistemi ve kalp damar hastalıklarına bağlı ölümlerde artışa sebep olacağı tahmin edilmektedir.
- Öte yandan, iklim değişikliği su eko-sistemlerini olumsuz yönde etkilemek suretiyle su kaynaklarındaki biyolojik çeşitliliği ortadan kaldıracağı
- Artan hava sıcaklığı ve nüfus su talebini artırmakta ve suyun kalitesinin bozulmasına yol açacağı tahmin edilmektedir.
- Denizlerdeki su akıntıları ve sıcaklık rejimleri değişecek.Balıkların göç yolları bozulacak, denizlerdeki bitki ve hayvan toplulukları olumsuz etkilenecek ve birçok tür yok olacak.
- Yüksek sıcaklıklarla birlikte orman yangınları ile tarımsal hastalık ve tarım zararlılarında büyük artışlar görülecek. Kavurucu sıcaklar ve kuraklık;tarımsal ürünlerin hem çeşidinin hem de miktarının azalışına neden olacak.
- Kar yağışı giderek azalacak. Hattâ kış mevsimi ortadan kalkacak.
- Deniz seviyesinde yükselişlerle birlikte kıyı şeridi ve deltalardaki tarım alanları, plajlar ve yat limanları, kullanılamaz hale gelecek, kıyı kentleri sular altında kalacak.
- İngiltere’de ve Kuzey Avrupa ülkelerinde “Sibirya” soğukları yaşanacak. Buzulların eriyişiyle birlikte Atlas Okyanusu’nda ekvatordan gelen “Gulfstream” sıcak su akıntısı kuzeyden gelen erimiş buzul kütleleri ve soğuk deniz suyu etkisi nedeniyle yok olacak
- Küresel Isınmanın kuruttuğu bölgelerdeki ülkeler ile su kaynaklarına sahip ülkeler, ellerindeki doğal kaynakları korumak için savaşacaklar, belki de nükleer silâhlara başvuracaklar.
- Grönland ve Antarktika’da buz tabakaları inanılmaz hızla eriyecek.Bu nedenle küresel deniz seviyesi 10 metreden fazla yükselecek. Bu, dünya çapında, sahil yerleşim alanlarında büyük felaketler yaşanmasına yol açacak. Kategori 4 ve 5 olarak nitelendirilen güçlü kasırgaların sayısı son 30 yıl içinde 2 misline çıkmıştı. Bu sayı önümüzdeki yıllarda daha da artacak.
- Kentsel alanlarda ulaşım ve ısınma için fosil yakıtların kullanılması sadece sera gazları emisyonunu artırmaz; bunun yanı sıra, aynı anda hem havayı kirleten hem de ozon tabakasına zarar veren gaz ve bileşiklerin ortaya çıkmasına neden olurlar. Bu gaz ve bileşikler bitkilerin yok olmasını sağlayan asit yağmurlarının da nedenidir.
- Çölleşme, toprak kalitesinin bozulması ve gıda üretiminde azalma. Global ısınma, başta Afrika olmak üzere birçok bölgede çölleşmeye, gıda üretiminin azalmasına ve toprak kalitesinin bozulmasına yol açmaktadır. Öte yandan, tahıl üretiminde yaygın olarak kullanılan gübreler sera gazı emisyonunu artırarak ozon tabakasına zarar vermektedir.
- Salgın hastalıklar artacak ve yeni hastalıklar ortaya çıkacak. Önümüzdeki 25 yıl içinde Küresel Isınım sonucunda ölen insan sayısı yılda 300 bine ulaşacak.
· Küresel Isınıma önlenemediği taktirde Türkiye 100 yıl içinde Kuzey Afrika’ya dönecek.
· Daha sık ve uzun süreli kuraklıklar olacak. 2030 yılında Türkiye’nin büyük bir kısmı oldukça kuru ve sıcak bir iklimin etkisine girecek, sıcaklıklar 2-3 derece artacak. Deniz seviyesinin 2030’da 30, 2050-2100 arasında da 100 santimetre yükselecek. Denizlerin yükselişinden kıyı kesimleri etkilenecek. Kıyı kesimlerdeki birçok yerleşim birimi, yalılar ve ekili araziler su altında kalacak. Kıyı şeridi ve deltalardaki tarım alanları, plajlar ve yat limanları, kullanılamaz hale gelebilecek.
· Denizlerimizdeki su akıntıları ve sıcaklık rejimleri değişecek. Balıkların göç yolları bozulabilecek.
· Yüksek basınç kuşağının kuzeye kaymasıyla ülkemizde hakim olabilecek tropikale benzer bir iklim; düzensiz, ani ve şiddetli yağışlar, seller, hortum, kasırga, heyelan ve erozyona yol açacak. Kasırga ve fırtınaların tetikleyeceği seller can ve mal kaybına neden olacak.
· Yağışlar azalınca, başta GAP bölgesi olmak üzere, tüm nehirlerin taşıdığı su miktarı düşecek. Baraj göllerinin su seviyesi azalacak, hidroelektrik enerji üretimi ciddi oranda aksayacak.
· Yüksek sıcaklıklarla birlikte orman yangınları ve tarımsal hastalık ve böcek zararlılarında büyük artışlar görülecek.
· İklim değişiklikleri, göçlere neden olacak.
Türkiye’de Sera Gazı Emisyon envanterini ;
· Enerji, endüstriyel işlemler, solvent ve diğer ürün kullanımı, tarımsal faaliyetler ve atıkdan kaynaklanan;
- Karbon dioksit (CO2), metan (CH4), nitroz oksit (N2O) ve F-gazları gibi doğrudan seragazları
- Azot oksitler (NOx), metan dışı uçucu organik bileşikler (NMVOCs) ve karbon monoksit (CO) gibi dolaylı seragazları teşkil etmektedir.
- Karbon dioksit (CO2), metan (CH4), nitroz oksit (N2O) ve F-gazları gibi doğrudan seragazları
- Azot oksitler (NOx), metan dışı uçucu organik bileşikler (NMVOCs) ve karbon monoksit (CO) gibi dolaylı seragazları teşkil etmektedir.
Ulusal seragazı emisyonları; 1996 Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) Rehberi kullanılarak hesaplanmıştır.Arazi kullanımı ve arazi kullanım değişimlerinden kaynaklanan emisyonlar ve yutaklar hesaplamalara dahil edilmemiştir. Solvent ve diğer ürün kullanımından kaynaklanan emisyonlar 1990-2009 yılları için ilk defa hesaplanmıştır.
Envanter sonuçlarına göre, 2009 yılında toplam seragazı emisyonu; CO2 eşdeğeri olarak 369,6 milyon ton (Mt) olarak tahmin edilmiştir.
2009 yılı toplam seragazı emisyonlarında (CO2 eşdeğeri olarak )
· Enerji kaynaklıların payı % 75
· Endüsstriyel işemler ve Atık kaynaklıların payı % 9
· Tarımsal faaliyet kaynaklıların payı % 7
CO2 eşdeğeri olarak 2009 yılı toplam sera gazı emisyonu 1990 yılına göre %98 artış göstermiştir.
2009 yılı CO2 emisyonunda 1990 yılına göre;
· Enerji sektöründe % 114
· Endüstriyel işlemlerde % 91
artış gözlenmiştir.
2009 yılı
CO2 emisyonlarının
· Enerji üretimi kaynaklıların payı % 91
· Endüstriyel işlem kaynaklıların payı % 9
CH4 emisyonlarının
· Atık berterafı kaynaklı % 59
· Tarımsal faaliyet kaynaklı % 30
N2O emisyonlarının
· Tarımsal faaliyet kaynaklı % 74
Olduğu görülmüştür.
2009 yılında enerji kaynaklı CO2 emisyonu incelendiğinde,
CO2 emisyonunun
Çevrim ve enerji sektörü kaynaklı % 38
Sanayii sektörü kaynaklı % 20
Ulaştırma sektörü kaynaklı % 17 [1]
Diğer sektörlerlerdeki enerji üretimi kaynaklı % 25
[1] (Bkz: http://ulasimkaynaklicevresorunu.blogspot.com )
Sera Gazları Emisyonu (milyon ton)
[1] (Bkz: http://ulasimkaynaklicevresorunu.blogspot.com )
Sera Gazları Emisyonu (milyon ton)
1990
|
1995
|
2000
|
2005
|
2009
| |
CO2
|
141,36
|
173,90
|
225,43
|
259,61
|
299,11
|
CH4
|
33,50
|
46,87
|
53,30
|
52,38
|
54.37
|
N2O
|
11,57
|
16,22
|
16,62
|
14,18
|
12,53
|
F Gazları
|
0,60
|
0,52
|
1,66
|
3,73
|
3,64
|
Toplam
|
187,03
|
237,51
|
297,01
|
329,90
|
369,65
|
Sektörlere göre toplam seragazı emisyonları (milyon ton CO2 eşdeğeri)
1990
|
1995
|
2000
|
2005
|
2009
| |
Enerji
|
132,13
|
160,79
|
212,55
|
241,75
|
278,33
|
Endüstriyel İşlemler
|
15,44
|
24,21
|
24,37
|
28,78
|
31,69
|
Tarımsal Faaliyetler
|
29,78
|
28,68
|
27,37
|
25,84
|
25,70
|
Atık
|
9,68
|
23,83
|
32,72
|
33,52
|
33,93
|
Toplam
|
187,03
|
237,51
|
297,01
|
329,90
|
369,65
|
1990 yılına göre artış yüzdesi
|
-
|
26,99
|
58,80
|
76,39
|
97,64
|
Doğrudan seragazı emisyonlarının sektörel dağılımı (%)
2.5. KYOTO PROTOKOLÜ
1990
|
1995
|
2000
|
2005
|
2009
| |
CO2
| |||||
Enerji
|
89,63
|
89,33
|
91,85
|
91,04
|
90,64
|
1. Çevrim ve Enerji Sektörü
|
24,06
|
27,21
|
34,06
|
34,11
|
34,27
|
2. Sanayi
|
26,55
|
24,14
|
26,56
|
25,96
|
18,42
|
3. Ulaştırma
|
18,36
|
18,88
|
15,51
|
15,61
|
15,62
|
4. Diğer Sektörler
|
20,66
|
19,10
|
15,72
|
15,36
|
22,33
|
Endüstriyel İşlemler
|
10,37
|
10,67
|
8,15
|
8,96
|
9,36
|
1. Mineral Üretimi
|
9,71
|
10,05
|
8,04
|
8,69
|
9,36
|
2. Kimya Endüstrisi
|
0,58
|
0,55
|
0,07
|
0,23
|
(*)
|
3. Maden Üretimi
|
0,08
|
0,06
|
0,05
|
0,04
|
(*)
|
CH4
| |||||
Enerji
|
13,24
|
9,23
|
7,86
|
7,42
|
10,50
|
A. Yakıt Yanması
|
8,97
|
6,15
|
4,82
|
4,59
|
6,82
|
1. Çevrim ve Enerji Sektörü
|
0,04
|
0,04
|
0,06
|
0,06
|
0,06
|
2. Sanayi
|
0,19
|
0,15
|
0,21
|
0,24
|
0,21
|
3. Ulaştırma
|
0,21
|
0,25
|
0,25
|
0,23
|
0,23
|
4. Diğer Sektörler
|
8,53
|
5,71
|
4,30
|
4,05
|
6,32
|
B. Kaçak Emisyonlar
|
4,27
|
3,08
|
3,03
|
2,83
|
3,68
|
Endüstriyel İşlemler
|
0,15
|
0,11
|
0,09
|
0,09
|
0,09
|
Tarımsal Faaliyetler
|
61,73
|
42,92
|
33,61
|
31,70
|
30,23
|
Atık
|
24,89
|
47,74
|
58,44
|
60,80
|
59,19
|
N2O
| |||||
Enerji
|
8,59
|
6,85
|
7,84
|
10,68
|
12,09
|
1. Çevrim ve Enerji Sektörü
|
1,00
|
1,00
|
1,40
|
1,73
|
2,15
|
2. Sanayi
|
1,22
|
0,89
|
1,41
|
1,67
|
1,55
|
3. Ulaştırma
|
2,26
|
2,06
|
2,47
|
4,64
|
4,85
|
4. Diğer Sektörler
|
4,12
|
2,90
|
2,57
|
2,64
|
3,54
|
Endüstriyel İşlemler
|
1,11
|
31,36
|
25,83
|
12,41
|
(*)
|
Tarımsal Faaliyetler
|
78,68
|
52,80
|
56,89
|
65,11
|
73,91
|
Atık
|
11,63
|
8,98
|
9,43
|
11,80
|
14,00
|
Protokol; imzalayan ülkelerin atmosfere saldıkları gaz miktarlarının, iklimi tehlikeye atmayacak seviyelerde dengede tutulmasını, ülkelerin atmosfere saldıkları karbon miktarını 1990 yılındaki seviyelere düşürmelerini öngörmektedir.
Kyoto Protokolunu, 141 ülke imzaladı. (ABD imzalamadı)
Türkiye olarak geç de olsa 2009 yılında bu anlaşmayı imzalamış bulunuyoruz.
Sözleşmeye göre:
- Atmosfere salınan sera gazı miktarı yüzde 5'e çekilecek.
- Endüstriden, motorlu taşıtlardan, ısınmaktan kaynaklanan sera gazı miktarını azaltmağa yönelik mevzuat yeniden düzenlenecek.
- Daha az enerji ile ısınmak, daha az enerji tüketen araçlarla uzun yol almak, daha az enerji tüketen teknoloji sistemlerini endüstriye yerleştirmek, ulaşımda, çöp depolamakta çevrecilik temel ilke olacak.
- Atmosfere bırakılan metan ve karbondioksit oranının düşürülmesi için alternatif enerji kaynaklarına yönelinecek.
- Fosil yakıtlar yerine örneğin Biyo dizel yakıt kullanılacak.
- Çimento, demir çelik ve kireç fabrikaları gibi yüksek enerji tüketen işletmelerde atık işlemleri yeniden düzenlenecek.
- Termik santrallerde daha az karbon çıkartan sistemler, teknolojiler devreye sokacak.
- Güneş enerjisinin önü açılacak.
- Fazla yakıt tüketen ve fazla karbon üretenden daha fazla vergi alınacak.
Bu protokolü imzalamayan ülkelerden biri olan A.B.D. atmosfere en fazla zarar veren ve çevreyi kirleten ülke konumundadır. Yaklaşık 5 milyon kişiyi işsiz bırakacağı gerekçesiyle bu protokolü imzalamayan A.B.D. gelecekte yaşanacak felâketlerin de en büyük sorumlusu olacaktır. Tüm dünyadaki sera etkisi yapan gazların yaklaşık olarak % 25’ini tek başına bu ülke üretiyor. Protokolü imzalamayan diğer önemli ülkeler ise Çin, Hindistan ve Avustralya’dır.
Bu ülkelerde de çok fazla miktarda sera gazı emisyonu yapılmakta. Avustralya kişi başına en çok sera gazı üreten ülkelerden birisidir. Avrupa Birliği ülkelerinin ise tamamı Kyoto Protokolü’nü imzalamış durumda.
2.6. KÜRESEL ISINIMA YA KARŞI ÖNLEMLER
· Dünyada bu konudaki tek kapsamlı protokol olan Kyoto Protokolü’nün tüm dünya ülkeleri tarafından imzalanışı gereklidir. İmzalamayan ülkelere ise çeşitli yaptırımlar uygulanabilir. Basın-yayın organları, televizyon, sinema gibi görsel etkinlikler kullanılarak tüm insanların bu konudan haberdar edilerek çözüme katkılarının sağlanmalıdır.
· Yerel yönetimler, Valilikler ve ilgili kamu kuruluşları bu konularda gerekli yasal ve yapay düzenleyişleri yapmakla doğal olarak yükümlüdürler. İklim değişikliği etkilerine uyum hazırlığında işbirliği yapılmalı, kıyı kuşağı yönetimi, su kaynakları, tarım ve özellikle kuraklık, çölleşme ve sellerden etkilenen alanların korunuşu için entegre planlar hazırlanmalı ve geliştirilmelidir.
· Gönüllü kişiler ve Sivil Toplum Örgütleri çeşitli etkinlikleri ile Küresel Isınmaya karşı önlemler alabilir, bu konuda gerekli yasal düzenlemeleri yapılıp teşvikler ve kaynak aktarımları sağlanmalıdır.
· Küçük yaşlardan başlayarak insanlara çevre ve doğa sevgisi aşılanarak bilinçli yaşam öğretilmeli. Bu konularda Okullarda ödüllü yarışlar düzenlenmeli, Fizik, Kimya ve Biyoloji gibi derslerde Küresel Isınıma konusu işlenmelidir.
· Toplum bireysel olarak ise ağaç dikmek, enerji tasarrufu yapmak, doğaya zarar vermeyen yakıt ve enerji türleri kullanmak, enerjiyi verimli kullanmak, tasarruf sağlayıcı önlemler almak konularında bilinçlendirilmeli ve teşvik edilmelidir.
· Enerji üretiminde fosil yakıt kaynakları yerine temiz enerji kaynaklarına, yani Biyo enerji, Güneş, Rüzgâr ve Dalga Enerjisi yöntemlerine ağırlık verilmelidir.
Hava Kirliliğini Önlemeye Nasıl
Katkıda Bulunabiliriz?
Yukarda ifade edildiği gibi ,günümüzde hava kirliliğinin en
büyük kaynakları ;ısınma,
ulaşım ve sanayi faaliyetleridir. Bireysel olarak sanayi konusundaki önlemlere
katkıda bulunamasak da ısınma ve ulaşım konularında üzerimize düşeni yaparak çevremizin
temizliğini sağlayabiliriz.
Çevreyi en az oranda kirleterek yapabileceklerimiz şunlardır:
• Yakıt tüketimi azaltılmalı
Bugün, kış aylarında ısınma amaçlı olarak evlerde, okullarda ve
işyerlerinde soba ve kalorifer yakmaktayız. Soba ve kaloriferlerde yakıt olarak,
odun, kömür, fuel-oil ve doğalgaz kullanılmaktadır.
Oldukça pahalı olan yakıtın tüketimi azaltılarak, hem kişisel
bütçeye katkı yapılabilir, hem de havanın kirlenme oranı azaltılabilir. Kış
aylarında yakıt tüketimini azaltmak için evin içinde bir kat daha giyinmek ve
vücut ısısını artırıcı pekmez, acı biber gibi yiyeceklerin daha fazla
tüketilmesi önerilmektedir. Bunların yanı sıra vücuttaki kas oranını artırmak,
yani spor yapmak da ısınma sorununu önlemeye yardımcıdır.
• Temiz enerji kaynakları ve kaliteli yakıtlar kullanılmalı
Temiz enerji kaynaklarının bir diğer adı de yenilenebilir enerji
kaynaklarıdır. Kükürt seviyesi yüksek fosil yakıtlar yerine Rüzgar,
güneş, dalga gibi enerji kaynaklarını kullanımını artırarak hava kirliliğini
önlemeye katkıda bulunulabilir. Örneğin
ülkemizin bazı bölgelerinde evsel
kullanım açısından olabildiğince güneş enerjisi kullanımına yönelmek mümkündür.
• Yakıtlar soba ve kaloriferlerde tekniğine uygun yakılmalı
Hava kirliliğini kişisel olarak önlemenin en iyi yollarından
biri de cihazları doğru ve kullanım şartlarına uygun kullanmaktır. Isınma
amaçlı kullanılan cihazlar üreticiler tarafından önerilen tekniklere uygun kullanılmadığında
çevreye zarar vermektedir.
• Binalarda ve evlerde ısı yalıtımına gidilmeli
Yalıtım konusu, hem çevre hem de bütçemiz için yapabileceğimiz
en büyük iyiliklerden biridir. Yakıt kullanımının azaltmanın en kolay yolu
binalara ısı yalıtımı yapmaktır.
• Kalorifer ve soba bacaları her sezon başında mutlaka
temizlenmeli
Bacaların temiz tutulması ve filtre kullanımı, hava kirliliğini
önlemeye yardımcı olmaktadır. Bacaların her yıl sonbahar aylarında
temizletilmesi önerilmektedir. Böylece geçen sezondan kalan yakıt artıkları
havaya karışmamış olur.
Bacalarda filtre kullanımı ise, kömür gibi yakıtlarını yanmasından dolayı havaya salınan zehirli gazları tutması açısından önemlidir.
Bacalarda filtre kullanımı ise, kömür gibi yakıtlarını yanmasından dolayı havaya salınan zehirli gazları tutması açısından önemlidir.
• Genel çevre koruma ve tasarruf tedbirlerinin uygulanması
Çevre kirliliğini oluşturan hava, toprak ve su kirlilikleri
birbirlerinden bağımsız değildir. Hava kirliyken, toprak ve suyun temizliğinden
bahsedilemez. Aynı şekilde toprak ve suların kirletilmesi de hava kirliliğini
artıran etkenlerdir. Bu nedenle hayatımızın her alanında çevreye olan
etkimizi gözden geçirmeli ve gereken tasarrufu yapmalıyız. Suların boşa
harcanmaması, elektriklerin gerekmediğinde söndürülmesi, dış alanların
kirletilmemesi ve sigara içilmemesi kişisel olarak alınacak tedbirlerin başında
gelmektedir.